Günümüz dünyasında Ya Taksim Ya Ölüm, her yaştan ve uzmanlık alanından insanın büyük ilgi ve alaka gösterdiği bir konu haline geldi. Ortaya çıkışından bu yana, Ya Taksim Ya Ölüm hem bireylerin hem de uzmanların dikkatini çekerek, farklı alanlardaki etkileri ve yansımaları etrafında tartışmalar, araştırmalar ve analizler yarattı. Bu makalede, kökeninden olası gelecek tahminlerine kadar Ya Taksim Ya Ölüm ile ilgili en alakalı hususları derinlemesine inceleyeceğiz. Bugün bu kadar önemli olan bu konuya kapsamlı ve güncel bir vizyon sunmak amacıyla toplum üzerindeki etkisini, kültür üzerindeki etkisini ve akademik alandaki önemini analiz edeceğiz.
"Ya Taksim, Ya Ölüm", 1950'li yılların sonunda Türkiye'de ve Kıbrıs'ta, Kıbrıs adasının tamamının Türkiye'ye bağlanması[1] ve Yunanistan ile Rumlara karşı[2] yapılan mitingler. Bu mitingler, gösterilerde söylenen "Ya Taksim, Ya Ölüm" siyasi sloganı ile telaffuz edilmiş[3] ve Türkiye'nin Taksim politikasına yönelik bir isimlendirme olarak anılmıştır.[4]
Kıbrıs'ta 1950'li senelerde Birleşik Krallık'ın yönetimine yönelik Rumların eylemleri arttı. Rumların kurduğu EOKA adlı gerilla ordusu İngilizlerle çatışmalara giriyor ve adanın Yunanistan ile birleştirilmesini istiyordu.[5] Bunun üzerine Kıbrıslı Türkler, Fazıl Küçük ve arkadaşları ile partileşmeye gitti. Kıbrıs Milli Türk Birliği Partisi olan Fazıl Küçük başkanlığındaki siyasi parti, 15 Ağustos 1955 tarihinde gerçekleşen kongre ve Kıbrıs Türktür Derneği'nin başkanı Hikmet Bil'in temasları sonucunda ismini Kıbrıs Türktür Partisi şeklinde değiştirdi.[6] 1 Nisan 1955 tarihinde Kıbrıslı Rumların kurmuş olduğu EOKA'ya karşı Kıbrıs Türk Mukavemet Birliği adındaki örgütü kurdu. 1955 senesinin Eylül ayında Volkan teşkilatını kurdu. 1955 senesinde Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık Dışişleri Bakanları arasında yapılan üçlü konferansı izlemek adına diğer iki Kıbrıslı Türk delege ile birlikte Londra'ya gitti. Fakat bir sonuç alınamadı.[7] Fazıl Küçük, Şakir Özel, Selçuk Hoca, Rauf Denktaş, Burhan Nalbantoğlu ve Mustafa Kemal Tanrısevdi gibi isimler bu yapılanmanın içinde görev aldı.[2]
Bu senelerde Türkiye'nin Kıbrıs politikası da açıklık kazandı. Türkiye, Kıbrıs'ın Yunanistan'a bağlanmasına kesinlikle karşı çıktı. Kıbrıs Türkleri ile Türkiye'nin çıkarlarını koruyacak en iyi çözüm "Taksim" olarak ortaya konuldu. Türk basını tarafından da adanın Birleşik Krallık'tan ayrılırsa Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlanması konusunda kampanya başlatıldı.[8]
1950'lerin sonunda, "Ya Taksim Ya Ölüm" adıyla anılan mitingler meydanlarda başladı.[3] İlk "Ya Taksim Ya Ölüm" mitingi Kıbrıs'ta yapıldı ve binlerce Kıbrıslı Türk katıldı. Türkiye'de yapılan gösteriler arasındaki dört miting, katılımın çok yoğun olması nedeniyle daha çok dikkat çekti. Birincisi 12 Haziran 1956 tarihinde Ankara'da, ikincisi 7 Haziran 1958'de İstanbul Beyazıt Meydanı'nda, üçüncüsü 12 Haziran 1958'de Ankara'da gerçekleşti. Millî Talebe Federasyonu tarafından Anıtkabir'de düzenlenen üçüncü miting, yaklaşık 200.000 katılımcıyla bu mitinglerin en büyüğüydü. Anıtkabir'deki tören meydanında III. Makarios'u temsil eden siyah sakallı papaz kuklaları yakıldı ve darağacına asıldı. Mitingde Fazıl Küçük bir konuşma da yaptı.[9] Dördüncü miting ise 15 Mart 1964'te Beyazıt'ta başlayıp Taksim'de bitti. Beyazıt'ta gerçekleştirilen 7 Haziran 1958 tarihli mitingden bir gün önce, Kıbrıs'tan gelen, 54 Türk'ün öldürüldüğü iddiasının etkisiyle, meydana yaklaşık 300 bin kişi geldi.[10]
Beyazıt'ta başlayıp Taksim'de biten miting Türkiye'nin çeşitli yerlerinde "Ya Taksim, Ya Ölüm" mitinglerine öncülük etti. İstanbul mitinginden itibaren sonra da seneler içinde Türkiye'nin her yanında 43 meydan mitingi yapıldı.[2] 1958'de Türkiye'ye giden Fazıl Küçük, Türkiye'nin başta İstanbul ve Ankara'da olmak üzere çeşitli yerlerinde yapılan mitinglerde konuşmalar yaptı.[7] Ancak, Birleşik Krallık ile görüşmelerden sonuç alınamayınca Rumların Enosis ve Türklerin de Taksim isteği gerçekleşmedi.[11]