Bugün sizlere son yıllarda büyük ilgi gören bir konu olan Soyadı Kanunu'den bahsetmek istiyorum. Soyadı Kanunu günümüz toplumunda önem kazanan, farklı alanlarda tartışmalara ve yansımalara yol açan bir fikirdir. Ortaya çıkışından bu yana, Soyadı Kanunu uzmanların ve sıradan insanların dikkatini çekerek konuyla ilgili sayısız fikir ve görüş üretti. Bu makale boyunca, Soyadı Kanunu'e farklı bakış açılarını keşfederek onun günlük hayatımızın çeşitli yönleri üzerindeki etkisini analiz edeceğiz. Şüphesiz Soyadı Kanunu kimseyi kayıtsız bırakmayacak bir kavram ve etrafında dönen tartışmalara katılabilmek için bunun sonuçlarını anlamak önemli.
Soyadı Kanunu | |
---|---|
![]() Soyadı Kanunu'nun yayımlandığı Resmî Gazete | |
Bölgesel kapsam | ![]() |
Kanun numarası | 2525 |
Kabul tarihi | 21 Haziran 1934 |
Yürürlük tarihi | 2 Ocak 1935 |
Durum: Yürürlükte |
Makale serilerinden |
![]() |
Soyadı Kanunu, her Türk vatandaşına bir soyadı taşıma yükümlülüğü getiren 2525 sayılı kanundur. Kanun, 21 Haziran 1934 tarihinde kabul edilmiş, 2 Temmuz 1934 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanmış ve 2 Ocak 1935′te yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun kabulünden sonra soyadı, Türkiye'de kişilerin kimliğinin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Soyadı Kanunu'nun kabulü, toplumsal alanda yapılan Atatürk devrimlerinden birisidir.
Kanuna göre söylerken ve yazarken ön ad önde, soyadı sonda kullanılmalıdır. Edebe aykırı ve gülünç soyadlarının, aşiret, yabancı ırk ve millet isimlerinin, rütbe ve memuriyet bildiren isimlerin soyadı olarak alınmasına izin verilmez. Soyadı seçme görevi, 2003'te Medeni Kanun değişinceye kadar ailenin başı sayılan kocaya verilmiştir.
Yasanın amacı, o güne kadar kişilerin ön adlarının yanında bir soyadı yerine dinî, sosyal ve ailevi ünvanlar taşımalarının yol açtığı olumlu ya da olumsuz ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve nüfus işlemleri, askere alma, okul kaydı, tapu işlemleri gibi alanlarda yaşanan karışıklıkları gidermekti. Bu yasayı takiben 26 Kasım'da çıkarılan 2590 sayılı Kanun'la "ağa", "hacı", "hafız", "hoca", "efendi", "bey", "beyefendi", "hanım", "hanımefendi", "paşa", "hazret" gibi ünvan ve lakapların kullanılması yasaklandı.[1]
Soyadı Kanunu'nun çıkmasından beş ay sonra 24 Kasım 1934 tarihinde TBMM tarafından oy birliği ile kabul edilen 2587 sayılı kanunla Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'e "Atatürk" soyadı verildi.[2] 17 Aralık 1934'te çıkarılan yasa ile bu soyadının diğer kişiler tarafından kullanılması yasaklandı.[3] O nedenledir ki Atatürk'ün kız kardeşi Makbule "Atadan" soyadını almıştır.
Kanunun “yabancı ırk ve millet isimleri”nin kullanımını yasaklayan 3. maddesi; Anayasa'nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı bulunduğu iddiası ile tartışma ve dava konusu olmaktadır.[4] Bu maddeye göre soyadı ‑oğlu ile bitebilirken, Ermenice ‑ian, ‑yan, Slavca ‑of, ‑ov, ‑viç, ‑iç, Rumca ‑is, ‑dis, ‑pulos, ‑aki, Farsça ‑zade, Çerkesçe -ko sonek veya takılarına izin verilmez.[5][kaynak doğrulanamadı] Bunun sonucunda pek çok Rum, Bulgar, Arnavut, Çerkes, Boşnak, Yahudi, Ermeni, Süryani, Gürcü ve Kürt, eski lakaplarını terk ederek Türkçe soyadlar benimsemek zorunda kaldı.[6][sayfa belirt]