Günümüz dünyasında Saddam Hüseyin giderek daha alakalı bir ilgi konusu haline geldi. Teknolojinin ve küreselleşmenin ilerlemesiyle birlikte, Saddam Hüseyin modern toplumda benzeri görülmemiş bir önem kazanmıştır. Saddam Hüseyin, ortaya çıkışından bugünkü etkisine kadar çeşitli toplumsal aktörlerin inceleme, tartışma ve ilgi odağı olmuştur. Bu makalede, Saddam Hüseyin'in ekonomi üzerindeki etkisinden kültür ve kişilerarası ilişkiler üzerindeki etkisine kadar günlük hayatımızın farklı yönlerindeki ilgisini ve sonuçlarını inceleyeceğiz. Ayrıntılı analiz yoluyla Saddam Hüseyin'in farklı yönlerini ve bugün dünyayı şekillendirmedeki rolünü inceleyeceğiz.
Mareşal Saddam Hüseyin صَدَّام حُسَيْن | |
---|---|
![]() | |
Saddam Hüseyin, 1998 | |
5. Irak Cumhurbaşkanı | |
Görev süresi 16 Temmuz 1979 - 9 Nisan 2003 | |
Başbakan |
|
Başkan Yardımcısı |
|
Yerine geldiği | Ahmed Hasan el-Bekir |
Yerine gelen | |
Irak Devrim Komuta Konseyi Başkanı | |
Görev süresi 16 Temmuz 1979 - 9 Nisan 2003 | |
Yerine geldiği | Ahmed Hasan el-Bekir |
Yerine gelen | Konsey lağvedildi |
Irak Başbakanı | |
Görev süresi 29 Mayıs 1994 - 9 Nisan 2003 | |
Yerine geldiği | Ahmed Hüseyin Hudeyr es-Samarrai |
Yerine gelen | Muhammed Bahr el-Ulum (Irak Yönetim Konseyi) |
Görev süresi 16 Temmuz 1979 - 23 Mart 1991 | |
Yerine geldiği | Ahmed Hasan el-Bekir |
Yerine gelen | Sa'dun Hammadi |
Arap Sosyalist Baas Partisi Ulusal Komutanlığı Genel Sekreteri | |
Görev süresi Ocak 1992 - 30 Aralık 2006 | |
Yerine geldiği | Mişel Eflak |
Yerine gelen | İzzet İbrahim ed-Duri |
Irak Bölge Şubesi Bölge Komutanlığı Bölge Sekreteri | |
Görev süresi 16 Temmuz 1979 - 30 Aralık 2006 | |
Yerine geldiği | Ahmed Hasan el-Bekir |
Yerine gelen | İzzet İbrahim ed-Duri |
Görev süresi Şubat 1964 - Ekim 1966 | |
Yerine geldiği | Ahmed Hasan el-Bekir |
Yerine gelen | Ahmed Hasan el-Bekir |
Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı | |
Görev süresi 17 Temmuz 1968 - 15 Temmuz 1979 | |
Başkan | Ahmed Hasan el-Bekir |
Yerine geldiği | Ahmed Hasan el-Bekir |
Yerine gelen | İzzet İbrahim ed-Duri |
Irak Bölge Şubesi Bölge Komutanlığı Üyesi | |
Görev süresi Şubat 1964 - 9 Nisan 2003 | |
Kişisel bilgiler | |
Doğum | 28 Nisan 1937[a] El Avja, Selahaddin, Irak Krallığı |
Ölüm | 30 Aralık 2006 (69 yaşında) Bağdat, Irak |
Ölüm nedeni | Asılarak idam |
Defin yeri | El Avja, Selahaddin, Irak |
Partisi |
|
Evlilik(ler) |
|
Çocuk(lar) | |
Dini | Sünni İslam |
İmzası | ![]() |
Askerî hizmeti | |
Bağlılığı | Irak |
Branşı | Irak Silahlı Kuvvetleri |
Rütbesi | ![]() |
Çatışma/savaşları |
Şu madde dizisinin bir parçasıdır: |
Baasçılık |
---|
![]() |
Saddam Hüseyin Abdülmecid et-Tikriti (Arapça: صدام حسين عبد المجيد التكريتي; 28 Nisan 1937,[a] Selahaddin - 30 Aralık 2006, Bağdat), 1979'dan 2003'te devrilene kadar Irak'ın beşinci cumhurbaşkanı olarak görev yapmış Iraklı bir siyasetçi ve devrimciydi. Daha önce 1968'den 1979'a kadar başkan yardımcılığı ve 1979'dan 1991'e ve daha sonra 1994'ten 2003'e kadar başbakanlık yapmıştır. Saddam, devrimci Arap Sosyalist Baas Partisi'nin ve daha sonra onun Irak'taki bölgesel kolunun önde gelen bir üyesiydi. İdeolojik olarak Arap milliyetçiliği ve Arap sosyalizmi'nin bir karışımı olan Baasçılığı benimserken, savunduğu politikalar ve siyasi fikirler toplu olarak Saddamizm olarak bilinmektedir.
Saddam, Kuzey Irak'ta Tikrit yakınlarındaki El-Avja köyünde Sünni Arap bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.[2] 1957'de Baas Partisi'ne ve daha sonra 1966'da Irak ve Bağdat merkezli Baas partisine katıldı. Baasçıları iktidara taşıyan 17 Temmuz Devrimi'nde kilit bir rol oynadı ve Ahmed Hasan el-Bekir'in başkan yardımcılığına getirildi. Başkan yardımcılığı döneminde Saddam, Irak Petrol Şirketi'ni kamulaştırarak Irak ekonomisini çeşitlendirdi. Ayrıca İkinci Irak-Kürt Savaşı'na başkanlık ederek İran'la yapılan Cezayir Antlaşması Kürt isyancıların desteğini sona erdirene kadar onları ezdi ve İran-Irak sınırındaki toprak anlaşmazlıklarını çözdü. El Bekir'in 1979'da istifasının ardından, Saddam zaten birkaç yıldır Irak'ın fiili lideri olmasına rağmen resmen iktidarı ele geçirdi. Başkanlığı sırasında ülkedeki iktidar mevkileri çoğunlukla, Irak nüfusunun sadece beşte birini oluşturan bir azınlık olan Sünni Araplarla dolduruldu.[3]
Saddam 1979'da Irak Cumhurbaşkanı olarak göreve başladıktan sonra Baas Partisi içindeki rakiplerini tasfiye etti. 1980 yılında, İran'ın Arap çoğunluklu Huzistan eyaletini ele geçirmek ve İran'ın 1979 devrimini Arap dünyası'na ihraç etme girişimlerini sona erdirmek amacıyla İran'ın işgal edilmesi emrini verdi. İran-Irak Savaşı'nın 1988'de çıkmaza girmesinin ardından Saddam, İran'ın yanında yer alan Kürt isyancılara karşı İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından soykırım eylemi olarak kabul edilen El-Enfal Operasyonu'nu başlatmıştır. Daha sonra, eski müttefiki Kuveyt'i Irak'ın petrol rezervlerini eğik sondaj yapmakla suçladı ve ardından ülkeyi işgal etti. Irak'ın Kuveyt'i işgali nihayetinde Körfez Savaşı'na yol açtı ve bu savaş Irak'ın ABD liderliğindeki çok uluslu koalisyon tarafından yenilgiye uğratılmasıyla sonuçlandı. Savaş sonrasında Saddam'ın güçleri, 1991 yılında Iraklı Kürtler ve Şiiler tarafından bağımsızlık ve rejim değişikliği için başlatılan ayaklanmaları acımasızca bastırdı. İktidarını yeniden sağlamlaştırdıktan sonra Saddam, Amerikan karşıtı bir tutum benimsedi ve İnanç Kampanyası'nı başlatarak Irak için İslamcı bir tutum izledi.
2003 yılında ABD liderliğindeki bir koalisyon, Saddam'ı kitle imha silahları geliştirmek ve El Kaide ile bağlantıları olmakla suçlayarak Irak'ı işgal etti. Koalisyonun savaştaki hızlı zaferinin ardından Baas Partisi yasaklandı ve Saddam saklanmaya başladı. Saddam 13 Aralık 2003'te yakalandıktan sonra Irak Geçici Hükümeti tarafından yargılandı. Saddam, 5 Kasım 2006'da Irak Yüksek Mahkemesi tarafından 1982'de 140'tan fazla Şii Müslümanın Duceyil'de katledilmesiyle ilgili olarak insanlığa karşı suç işlemekten suçlu bulundu ve asılarak idama mahkum edildi. Cezası 30 Aralık 2006 tarihinde infaz edildi.
Oldukça kutuplaştırıcı ve tartışmalı bir figür olan Saddam, 35 yıl boyunca Irak siyasetine hakim olmuş ve bir kişilik kültüne konu olmuştur. Birçok Arap, Saddam'ı Batı emperyalizmine meydan okuyan, İsrail'in Filistin'i işgaline karşı çıkan ve bölgedeki yabancı müdahaleye direnen kararlı bir lider olarak görüyor. Buna karşılık birçok Iraklı, özellikle de Şiiler ve Kürtler, Saddam'ı çok sayıda baskı, toplu katliam ve diğer adaletsizliklerden sorumlu bir tiran olarak olumsuz bir şekilde algılamaktadır. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Saddam rejiminin 250,000 ila 290,000 Iraklının öldürülmesi ya da kaybolmasından sorumlu olduğunu tahmin etmektedir. Saddam'ın hükümeti birçok analist tarafından otoriter ve totaliter, bazıları tarafından da faşist olarak tanımlanmıştır, ancak bu etiketlerin uygulanabilirliği tartışmalıdır.
28 Nisan 1937 tarihinde, Irak'ın Tikrit kentine 13 kilometre uzaklıkta bulunan El Avja köyünde, Elbu Nasır aşiretine mensup fakir bir ailenin bebeği olarak dünyaya geldi. Annesi ona Arapçada "karşı koyan" anlamına gelen Saddam adını verdi. Babası henüz Saddam Hüseyin dünyaya gelmeden ölmüştü, bu sebeple annesi Saddam'ın amcası ile evlenmişti.[4]
Geçim sıkıntısı içindeki annesi doğumdan sonra onu Dicle kıyısındaki Tikrit'te yaşayan dayısı Hayrallah'ın yanına gönderdi. Saddam Hüseyin hayatının ilk dört yılını subay olan dayısı Hayrallah'ın himayesinde geçirdi. Dayısı 1941'de Irak'taki Britanya etkisine karşı gerçekleştirilen bir isyana katıldı. Britanya tarafından bastırılan bu başarısız ayaklanmaya katılan Hayrallah görevinden alınıp hapse atıldı. Bu sebeple Saddam annesinin yanına döndü. Dayısı hapisten çıkana kadar annesinin yanında kaldı. Dayısı hapisten çıktıktan sonra Bağdat'a, dayısının yanına gitti.
1956'da dayısı tarafından askerî akademiye girmesi için teşvik edildi ancak akademi giriş sınavlarında başarısız oldu. 1957'de Baas Partisi'ne girdi. 1959 yılında Baasçıların Irak başbakanı Abdülkerim Kasım'a karşı düzenlediği başarısız suikast girişimine katıldı ve bacağından yaralandı. Buna rağmen suikastın gerçekleştiği bölgeden uzaklaşıp önce Suriye'ye, oradan da Mısır'a kaçtı. Sürgünde olduğu dönemde Kahire Üniversitesi'nde başladığı hukuk öğrenimini (1962-63), Baasçıların iktidarı ele geçirdiği 1963'te Bağdat'ta sürdürdü.
1963 yılında, yanında büyüdüğü dayısının kızı Sacide Talfah ile evlendi, bu evliliğinden Rana, Raghad ve Hala isimli üç kızı ve Uday ve Kusay adında iki oğlu oldu. Daha sonra iki kez daha evlenen Saddam Hüseyin'in Ali isminde bir oğlu daha vardır.
Ülkesine döndüğü yıl mareşal Abdüsselam Arif'in Baasçılara karşı düzenlediği tasfiye hareketi sırasında tutuklandı ve birkaç yılını hapishanede geçirdi. 1967 yılında hapisten kaçarak kısa sürede yeraltındaki Baas Partisi'nin liderlerinden biri oldu; Baas Partisi genel sekreter yardımcılığına seçildi.
Laikliği, Arap milliyetçiliğini, ekonomik modernizasyonu ve Arap sosyalizmini benimseyen Baas Partisi'nin ileri gelen bir üyesi olarak, partisini iktidara getiren Temmuz 1968'deki darbede önemli bir rol oynadı. Kasım 1969'da Devrim Komuta Konseyi başkan yardımcılığına getirildi.
Aynı zamanda kuzeni olan devlet başkanı Ahmed Hasan el-Bekir'e en yakın kişi olarak ülke yönetiminde büyük ağırlık kazandı. 1972'de Iraq Petroleum Company'nin millileştirilmesiyle ilgili çalışmaları yürüttü. Parti içindeki gücüne dayanarak 1976'da el-Bekir'in kalp krizi geçirmesinden sonra onun birçok yetkisini kullanmaya başladı. 16 Temmuz 1979'da, Bekir'in sağlık gerekçeleriyle istifası üzerine onun yerine geçti. Hasan el-Bakir'in istifası bazı kurum ve kuruluşlar tarafından "kansız bir darbe" olarak nitelendirildi fakat Saddam yakalandıktan sonra CIA analistlerinin yaptığı sorgularda bu iddiayı reddetti. Hasan el-Bakir ile çok iyi anlaştığını, yoldaş olduklarını ve bu görevi kendisine teklif edenin Hasan el-Bakir olduğunu; iktidardan ve güçten nefret ettiği için bu teklifi önce reddettiğini, İran tehlikesini fark ettikten sonraysa kabul edip Irak'ın devlet başkanı olduğunu söyledi.[5]
Devlet başkanlığının yanı sıra Devrim Komuta Konseyi başkanlığı, başbakanlık ve Baas genel sekreterliği görevlerini de üstlendi. Yaygın bir gizli polis ağı örerek, yönetimine karşı her türlü iç muhalefeti bastırdı. Halk arasında yoğun bir propagandayla da adının çevresinde bir efsane oluşturmaya çalıştı. Saddam Hüseyin yönetiminin başlıca hedefleri Arap dünyasının önderliğini Mısır'ın elinden almak, İran'ın Arap ülkeleri üstündeki etkisini kırarak Basra Körfezi'nde egemenlik kurmak, Suudi Arabistan'ın yumuşak gücü olarak kabul edilen Vehhabîlik ile mücadele etmek, ülkenin laik yapısını korumak ve petrol gelirlerine dayanarak ülkenin yaşam standardını yükseltmekti. İktidar olduğu yıllarda sık sık Asurluların torunu olmakla övünmüştür.
Saddam Hüseyin, 1979'da İran'da gerçekleşen İslam Devrimi'nin Irak'taki Şii nüfusu etkilemesine tepki gösterdi. İran'ın Huzistan bölgesinde huzursuzluğun artması üzerine İran'dan, Huzistan'daki Araplar'a özerklik verilmesini, 1975'te imzalanan Cezayir Antlaşması'nın yeniden gözden geçirilerek Şattülarap su yolu üzerinde Irak'ın haklarının tanınmasını, Arap ülkelerinin iç işlerine karışılmamasını istedi.
İran bu istekleri reddedince Saddam Cezayir Anlaşması'nın (1975) artık geçerli olmadığını ileri sürdü. Beş gün sonra Irak güçleri İran havaalanlarını bombalayıp, İran'ın petrol kaynaklarının bulunduğu alanları işgal etti (22 Eylül 1980). Bu işgal, sekiz yıl sürecek ve yıpratıcı bir savaşa dönüşecek olan İran-Irak Savaşı'nın başlangıcı oldu. Savaşın başlaması Hüseyin'i Irak'ın tek önderi durumuna getirdi. İran yöneticileri de onu savaşın tek sorumlusu saydılar ve o iktidardan düşene dek savaşı sürdüreceklerini açıkladılar.
Savaşın doğurduğu harcamalar ve Irak'ın petrol ihracatının durması, ekonomik kalkınma programlarını büyük ölçüde aksattı. Hüseyin iki kez (Ağustos 1986 ve Ocak 1987) barış çağrısında bulundu ve iki tarafın da bütün dünyaca kabul edilen eski sınırlarına çekilmesini önerdi. İki tarafın da kesin bir üstünlük elde edemediği savaş Temmuz 1988'de karşılıklı ateşkesin kabul edilmesine değin sürdü. Savaşın sonuna gelindiğinde Irak'ın sırtında büyük bir dış borç yükünün birikmiş olmasına karşın Hüseyin silahlanmayı sürdürdü.
İran-Irak Savaşı'nın son yılında, 16 Mart 1988'de tarihe Halepçe Katliamı olarak geçen Kürtlere karşı kimyasal silah kullanımına izin vermiştir.
Saddam Hüseyin, İran-Irak savaşının sona ermesinden 2 yıl sonra, 2 Ağustos 1990'da, Irak ordusunun sürpriz bir saldırıyla komşusu Kuveyt'i işgal etmesiyle birlikte tekrar dünya gündemine gelmeyi başardı. Hüseyin'in amacı, Irak ekonomisine canlılık kazandırabilmek için Kuveyt'in çok büyük boyutlardaki petrol gelirlerinden yararlanmaktı. Ama Kuveyt'in işgali karşısında kısa sürede Irak'a karşı dünya ölçeğinde ticari ambargo uygulanmaya başlandı. Hüseyin, Birleşmiş Milletler'in işgali kınayarak Irak'a karşı askerî güç kullanılmasına izin veren kararlarına ve Suudi Arabistan'da ABD önderliğinde büyük bir askerî güç yığılmasına karşın, Kuveyt'ten birliklerini çekmesi yönündeki çağrıları görmezlikten geldi. 16 Ocak 1991'de başlayan ve altı hafta süren bir savaşın sonunda, ABD önderliğindeki askeri ittifak güçleri, Irak ordusunu Kuveyt'ten çıkardı (28 Şubat 1991).
Bu ezici yenilginin ardından Irak'ta hem Şiiler, hem Kürtler Hüseyin yönetime karşı başkaldırdı; ama Hüseyin bu ayaklanmaları bastırarak iktidarını korumayı başardı. Buna rağmen Irak'ın petrol ihracının kısıtlanması ülkeyi iktisadi olarak çok zor duruma soktu.
Savaştan sonra Irak-ABD ilişkilerindeki yüksek tansiyon devam etti. ABD uçakları, Haziran 1993'te Irak'ın Körfez Savaşı'ndan sonra uygulamaya giren uçuşa yasak bölgeyi ihlal ettiği gerekçesiyle Bağdat'ı bombaladı. Aralık 1998'de, Irak'ın Birleşmiş Milletler silah denetçileriyle işbirliğine gitmemesi nedeniyle, Çöl Tilkisi Harekatı adlı operasyonda, Basra Körfezi'nde konuşlandırılan Amerikan savaş gemilerinden havalanan bombardıman uçaklarından Bağdat'taki askeri ve stratejik noktalarını hedef alan bir saldırı düzenlendi.[6] Şubat 2001'de Irak'ta uçuşa yasak bölgelerde yapılan ihlallere tepki olarak ABD ve Birleşik Krallık hava kuvvetlerine ait uçaklar Bağdat'ı tekrar bombaladı.[7]
11 Eylül 2001 tarihinde ABD'de yaşanan terör eylemlerinin ardından Saddam Hüseyin tekrar ABD'nin hedefi haline geldi. Şubat 2002'de, ABD Başkanı George W. Bush yaptığı konuşmada Irak'ı, İran ve Kuzey Kore ile birlikte Şer Ekseni olarak ilan edip, sahip olduğu kitle imha silahları nedeniyle Irak hükûmetinin devrilmesi için harekete geçebileceklerini açıkladı. 8 Kasım 2002 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından alınan ve Irak'daki Saddam Hüseyin rejiminin daha önce alınan kararların gereği olarak silahsızlanma yükümlülüklerini getirmesi için son uyarı niteliğini taşıyan 1441 sayılı kararının geçmesinden sonra[8] Hüseyin yönetimi BM silah denetçilerinin Irak'a dönmesine izin verdi. Ocak 2003'te BM silah denetleme heyeti komisyonu UNMOVIC'in Başkanı Hans Blix, Irak'ta kitle imha silahlarıyla ilgili yapılan incelemelerde henüz kesin kanıt bulunmadığını bildirdi.[9]
Saddam Hüseyin 24 Şubat 2003'te Amerikan CBS televizyonu ana haber sunucusu Dan Rather'la Bağdat'ta yaptığı 3 saatlik röportajda, Irak'ın elinde kitle imha silahı veya Birleşmiş Milletler'in izin verdiği menzili aşan füze bulunmadığını açıkladı. Ayrıca ABD Başkanı Bush'u ekranda tartışmaya davet etti. Beyaz Saray sözcüsü Ari Fleischer, Başkan Bush'un, Saddam'ın önerisini ciddiye almadığını söyledi.[10]
20 Mart 2003'te ABD tarafından, kitle imha silahları olduğunu öne sürerek başlatılan Irak'ın işgali sırasında, Irak hükûmeti ve ordusu üç hafta içinde çöktü. 9 Nisan 2003 tarihinde, ABD güçlerinin Bağdat'a girmesiyle 24 yıllık Saddam Hüseyin iktidarı sona erdi. Bağdat'ın düşmesinden sonra izini kaybettirmesi ve nerede olduğu sorusu çeşitli komplo teorilerinin ortaya atılmasına neden oldu. 22 Temmuz'da Hüseyin'in oğulları Uday ile Kusay, Irak'ın Musul kentinde düzenlenen operasyonda Amerikan kuvvetleri tarafından öldürüldü.[11] 13 Aralık 2003'te Tikrit yakınlarında bir çiftlik evinde ABD güçlerince yakalandı.
Yakalanışından Haziran 2004'e kadar, 11 üst düzey Baas yöneticisiyle beraber Bağdat Uluslararası Havaalanı yakınlarındaki bir ABD üssünde tutuldu. 29 Haziran 2004 tarihinde Amerikalılar tarafından Irak yönetimine teslim edilmesine rağmen ABD gözetiminde tutulmaya devam edildi.[12] Irak Geçici Hükûmeti'nce kurulan Irak Özel Mahkemesi'nde ilk kez 30 Haziran 2004'te yargıç karşısına çıkarılan Hüseyin, başta insanlığa karşı suçlar olmak üzere cinayet, işkence ve yasa dışı tutuklama gibi bir dizi suçlamanın muhatabı oldu.
İlk olarak, 8 Temmuz 1982'de kendisine karşı düzenlenen ve başarısız olan suikast girişiminin ardından Şii kasabası Duceyil'de 148 kişinin öldürülmesinden suçlandığı davaya başlandı. Bu davada üvey kardeşi Barzan İbrahim et-Tikriti'nin de aralarında bulunduğu 7 kişi de yargılandı. Ağustos 2006'da, 1987'de Halepçe Katliamı'nda Kürtlere karşı soykırım yaptığı suçlamasıyla yargılandığı dava başladı.
Duceyil katliamındaki rolü ile ilgili 1980'lerde Şiilere karşı alınan ölüm cezalarını onayladığını, çünkü delillerin kendisine karşı bir suikast girişiminde bulunduklarını kanıtladığına inandığını söyledi ve Şii liderliğindeki Irak İçişleri Bakanlığı'nı binlerce Iraklıyı öldürmek ve işkence etmekle suçladı.[13]
El Enfal Davası sırasındaki savunmasında: Irak yasalarını benim gibi iyi biliyorsunuz çünkü bu yasayı çıkaran benim. Irak yasası, her Iraklının iki Kimlik kartı taşımasını yasakladı. Irak kimliğine ek olarak başka bir kimlik taşıyan kişi otomatik olarak Iraklı değildir. Yani bu adam artık Iraklı değil. Duruşmaya, esas olarak Iraklı olmayan bu adamın ifadesini değerlendirmesine izin verdim. Bu adam Hollandalı doktorun hastanedeyken ona Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından bu yana bu tür yaralanmalar görmediğini söyledi. Bu Hollandalı doktora sormak istiyorum, Amerikan kimyasal silahlarından etkilenen Vietnam halkını hiç görmedi mi? Kürtler bizim halkımız...1991'de, İran'a karşı savaşı kazandığımızda pişmanlığım yok, insanlar (Kürtler) silahlarını geride bıraktı ve İran'a doğru sınırı geçtiler.[14]
5 Kasım 2006'da Duceyil Katliamı'nda insanlığa karşı işlenen suçlardan mahkûm edildi ve asılarak idamına karar verildi.[15] Karar açıklanmadan önce kurşuna dizilerek infaz edilmek istediğini söyleyen Saddam Hüseyin'in talebi reddedildi.
Karar açıklandıktan sonra Saddam'ın son sözleri: Yaşasın insanlar, yaşasın millet, hainlere ölüm, işgalcilere ölüm.. Allahu Ekber ... Yaşasın Iraklılar, yaşasın Arap milleti, hainlere ölüm, sen de mahkemen de cehenneme gitsin. Konuşamayanlar için sessizlik! Biz bunun için varız. Biz insanız. Suçlu işgalciler insanlığın düşmanlarıdır ve işbirlikçileri insanlığın düşmanlarıdır. Allah büyüktür. Susması gerekenler için sessizlik! Büyük Irak halkına eğer geri dönüp hatalarını kabul ederlerse yanlış tarafı seçenleri affetmelerini öneriyorum. Ayrıca, büyük insanların (Iraklılar) Irak'ı işgal eden ülkelerin insanlarına kızmalarını ama onları affetmeye hazır olmalarını tavsiye ediyorum. Siz karar verenler değilsiniz, işgalin, işgalcilerin ve onların takipçilerinin hizmetkarlarısınız, Tanrı harikadır, bizim için yaşam ve düşmanlarımız için ölüm, insanlar için yaşam ve düşmanları için ölüm, büyük Arap milleti yaşasın ve düşmanları için ölüm, yaşasın insanlık![16]
2 gün sonra yine mahkemede: Tüm şikayetçiler (tanıklar) mahkemeye geliyor ve itiraz almadan özgürce konuşuyorlar ve mahkeme ifadelerini kaydetmeye başlıyor. (Tanıklardan birinin sırtındaki işkence izlerini göstermesi üzerine) Ama hiç kimse, ne Araplar ne de Kürtler tanıklarını (kanıtlarla) desteklemiyorlar. Bize gerçeği getirecek yöntem bu mu?[17]
3 Aralık 2006'da Saddam Hüseyin, Bender ve El Tıkriti için temyize başvuruldu. 26 Aralık 2006 tarihinde Irak temyiz mahkemesi idam kararını onadı ve idamın 30 gün içinde uygulanması gerektiğini bildirdi. Saddam Hüseyin hakkında idam kararını veren Iraklı temyiz hakimlerinden olan Munir Haddad, Şayet Saddam Hüseyin, Irak yasalarına göre yargılansaydı serbest kalırdı. Biz de onu uluslararası kanunlara göre yargıladık. dedi.[18]
Saddam Hüseyin, 30 Aralık 2006 tarihinde Kurban Bayramı'nın ilk gününde asılarak idam edildi. İdamından çok kısa bir süre önce Amerikalılar tarafından Iraklılara teslim edilen Saddam Hüseyin'in idam cezası, Bağdat'ın kuzey mahallelerinden Kazımiye'de bulunan bir askeri üste yerel saatle sabah 06:00'da infaz edildi. İdam cezasının gerçekleştirilmesi cep telefonlarıyla görüntülenerek saatler içinde İnternet üzerinden dünyaya dağıtılmış ve büyük bir yankı uyandırmıştır. İdamından kısa süre sonra, son yazdığı mektup avukatları tarafından açıklandı.
Irak eski Milli Güvenlik Müsteşarı Mofak Rubayi, Saddam Hüseyin'in idama götürülürken hiçbir pişmanlık duymadığını belirtti. Saddam idam sehpasına çıkarılmadan önce elinde Kur'an taşıdığına dikkati çekti ve ikinci şehadetinde asıldığını söyledi. Saddam'ı idam kararının okunması için yargıcın odasına götürdüğünü ve kararı duyunca "Amerika'ya ölüm", "İsrail'e ölüm", "Fars-i Mecusilere ölüm" ve "Yaşasın Filistin" sloganlarını attığını iddia etti.[19]
Saddam'ın idam sırasında son sözleri: Muhammed Allah'ın elçisidir. Allah'ın lütfu Muhammed'e ve ailesinin üzerine olsun. Allah düşmanlarına lanet etsin. Daha sonra kalabalıktan biri Iraklı Şii din adamı Moqtada Al-Sadr'ın ismini defalarca söyledi. Saddam daha sonra Bu yaptığın erkekliğe sığar mı dedi. Kalabalık Cehenneme git diye bağırdı. Saddam Cehenneme giden Irak olmasın? diye cevap verdi. Yine kalabalıktan biri bağıranların Allah için susmasını rica etti. Saddam şehadet getirdi. Kalabalıktan biri diktatörlük çöktü diye bağırdı. İkinci şehadetinde asıldı.[20]
Hüseyin'in naaşı, idamının ertesi günü, aralarında oğullarının da yer aldığı diğer aile üyelerinin mezarlarının bulunduğu, doğum yeri Tikrit yakınlarındaki El Avja köyünde defnedildi. Oğulları Uday ve Kusay Hüseyin'den 3 km (2 mil) uzağa gömüldü.[21] 2015 yılının Mart ayında Irak güçleri ve İran'ın desteklediği Şii milisler ile IŞİD militanları arasındaki çatışmalar sırasında, daha önce türbe haline getirilmiş olan mezarı tamamen yıkıldı.[22] Mezarı tahrip edilmeden önce, bir Sünni aşiret grubunun, olabileceklerden korkarak cesedini gizli bir yere götürdüğü bildirildi.[23]
Saddam Hüseyin'in idamı dünyada farklı tepkiler çekti. Saddam Hüseyin'in idamı Kuveyt, Amerika Birleşik Devletleri, İsrail ve Birleşik Krallık tarafından memnuniyetle karşılandı. Libya'da 3 günlük yas ilan edilmiş ve kurban bayramı kutlamalarına son verilmiştir.[24] Pakistan, Malezya ve Rusya yönetimleri de idam cezasının uygulanmasının ülkeyi iç savaşa doğru götürmesinden endişe ettiklerini açıklamışlardır. İlkesel olarak idam cezasına karşı çıkan Avrupa Birliği olayı barbarlık olarak değerlendirdiğini, Hamas ise olayı siyasi bir cinayet olarak gördüklerini belirtmiştir.
İnfazdan sonra Irak'ta Rizkar Muhammed Emin gibi bazı hukukçuların idamın Irak yasalarına göre yasal olmadığını iddia ettikleri bilinmektedir.[25]
![]() |
Commons'ta dosyalar |
![]() |
Vikisöz'de alıntılar |
Siyasi görevi | ||
---|---|---|
Önce gelen: Ahmed Hasan el-Bekir |
Irak Cumhurbaşkanı 1979-2003 |
Sonra gelen: Geçici Koalisyon Yönetimi |
Önce gelen: Ahmed Hasan el-Bekir |
Irak Başbakanı 1979-1991 |
Sonra gelen: Sa'dun Hammadi |
Önce gelen: Ahmed Hüseyin Hudeyr es-Samarrai |
Irak Başbakanı 1994-2003 |
Sonra gelen: Geçici Koalisyon Yönetimi |