Bu makalede Alevilik'in toplumun farklı yönleri üzerindeki etkisini inceleyeceğiz. Popüler kültür üzerindeki etkisinden tarihteki önemine kadar Alevilik hayatın çeşitli alanlarında silinmez bir iz bıraktı. Yıllar boyunca Alevilik, her türlü fikir ve teoriyi üreterek tartışma ve analiz konusu oldu. Bu çalışma aracılığıyla Alevilik'in önemine ve bildiğimiz dünyayı şekillendirmedeki rolüne ışık tutmaya çalışıyoruz. Etkilerini ve sonuçlarını keşfederek, Alevilik'in karmaşıklığını ve kalıcı etkisini derinlemesine incelemeyi umuyoruz.
Alevî (Arapça: علوِی) / Alevîlik (Arapça: علوِیون) Alevî kelimesinin anlamı; "Ali'ye mensup olan, Ali'nin soyundan gelen, onun Velayetini savunan (ikrâr veren) ve onun taraftarı olan Müslüman demektir. İslamiyetin ilk Ailesi olan Ehl-i Beyt soyu olarakta bilinir. Alevilikte; Hüseyin'in soyundan gelen Alevilere Hüseyni veya Seyyid, Hasan'ın soyundan gelen Alevîlere ise Hasani veya Şerif denir.[1][2][3] Ehl-i Beyt'in 12 İmamlarından ve soylarından gelen Hacı Bektaş-ı Veli gibi dini önderlerin mistik İslam öğretisidir. Bektaşilik, Alevi Hanedan'ına mensup birçok Tasavvuf Tarikatlardan sadece birisidir. Buna örnek olarak Bayramilik, Kadirilik ve Mevlevilik gibi birçok Tasavvuf Tarikatları mevcuttur ki, silsile olarak Ehli Beyt'e ulaşması nedeniyle "Tarikat el-Aleviyye" denmektedir. Bu yolu (Tarikatı) takip eden ve eski Türk Tasavvufu olan Şamanizm[4] ile birçok ortak yön olsa bile, Suriye, Lübnan ve Irak gibi Arap ülkelerinde de Türk olmayan Arap ve Fars Alevileride bulunmaktadır. Bu nedenle Alevilerin sadece Türklerden oluştuğu veya Türklerden geldiği tam kesin söylenemez. Çünkü Ehli Beyt, Emevi ve Abbasi zulümlerinden kaçarak Acem, yani Arap olmayan Türkistan'ın Horasan, Maveraünnehir, Harezm, Belh, Gazne gibi bölgelere göç etmişlerdir. Bu süreçte Ehli Beyt'in Türklerden devam eden soyuna "Alevi Türkmen" denildi ve Hoca Ahmet Yesevi öğretisiyle sistemleştirilip Dervişleri Anadoluya gönderildi. Bu Dervişlerden sadece birisi Hacı Bektaş Veli'dir. Hoşgörüsü sebebiyle çok başarılı ve meşhur karaktere sahiptir. Keramet gösterdiği için Tarikat kurmaya nail oldu. Bazı gelenekleri de içine alan senkretik[5] bir İslami gelenektir. Ehli Beyt soyunun Emevi döneminde Türkistan bölgesine yerleşmesiyle ve oradan Ehli Beyt soyunun Türklerden devam eden soy "Alevi Türkmen Ocakları" olarak kurulmuştur ve Hoca Ahmet Yesevi'nin sistemleştirdiği temel öğretiyle Anadoluya Türk İslamı yaymaya gelen "Horasan Erenleri" diye bilinmektedir. Bu süreçte birçok Alevi Türk Hanedanları kurulmuştur.[6] Alevilikte ki dini ittikad Kuran ve Ehli Beyt'in İmameti ve İcazetname ile çeşitli Tarikatlarla gündeme gelen Tasavvufi öğretileridir. Her Tasavvuf tarikatlarında bir manevi lider (Pir/Dede) tarafından aktarılır.[7] Aleviler, İslam'ın altı inanç esasını kabul edilir ve Sünniliğin Beş Şartından ayrı olarak Dört Kapı Kırk Makam ittikadi vardır.[8]Osmanlı'dan başlayarak, daha sonra Türkiye Cumhuriyeti ve akademik çevreler tarafından ortodoks Sünni çoğunlukla karşılaştırılarak heterodoks[9] olarak tanımlanmış ve Diyanet gibi önemli kurumsal damgalamalarla karşı karşıya kalmışlardır.
Alevi-Bektaşi terimi, günümüzde Türkiye'deki dini söylemde, Alevilik ve Bektaşilik adıyla bilinen iki grubu kapsayan bir üst terim olarak yaygın ve sık kullanılan bir ifadedir.[10] Aleviler ağırlıklı olarak Türkiye'de bulunur ve Türkiye nüfusunun Alevi oranına dair tahminler ile %47,6 civarı, yani 38-45 Milyon arasında değişmektedir.[8][11][12]
Alevilik ve Şiilikte önemli bir yere sahip olan Ali’nin Zülfikar isimli kılıcın üzerinde Ali Velîyyullah iç kısımda La feta illa Ali La seyfe İlla Zülfikar(Ali gibi yiğit yok Zülfikar gibi kılıç yok.) yazan temsilî bir resmi.
Dört Kapı Kırk Makam şeklindeki kâmil insan olma ilkelerini Hacı Bektaş-ı Velî’nin tespit ettiğine inanılır. Hacı Bektaş,Makâlât adlı yapıtının 64. sahîfesinde "Kul Tanrı’ya kırk makâmda erer, ulaşır, dost olur" demiştir.[kaynak belirtilmeli] Aleviler kendi içlerinde bir çeşit hiyerarşi oluşturmuştur. Örneğin yol'a gönül vermiş olana tâlip denir. Kişi, yolun kurallarını yerine getirip bilgi düzeyini arttırdıkça yükselir. Alevilikte yol denen deyimin temelini Dört Kapı Kırk Makam anlayışı oluşturmaktadır.
Alevilerin çoğu, azınlık oldukları ve Sünnilerin çoğunlukta olduğu Türkiye'de yaşamaktadır. Alevi nüfusunun büyüklüğü tartışmalı olmakla birlikte, çoğu tahmine göre 5 ila 10 milyon arasında, yani Türkiye nüfusunun yaklaşık %10'u kadardır.[17][18] Türkiye'deki Alevilerin oranına dair tahminler ise %4 ile %15 arasında değişmektedir.[8][11] Ayrıca, Balkanlar, Kafkasya, Kıbrıs, Yunanistan, İran ve Almanya ile Fransa gibi diaspora nüfusları da bulunmaktadır.[19] 2021 Birleşik Krallık nüfus sayımında Aleviliğin İngiltere ve Galler'deki en büyük sekizinci inanç olduğu ortaya çıkmıştır.[20]
Alevi nüfusunun etnik yapısına ilişkin farklı tahminler bulunmaktadır. Tarihi kasaba ve şehirler göz önüne alındığında, Aleviler arasında en büyük etnik grubun muhtemelen Türkler olduğu düşünülmektedir. 2008 yılında Markus Dressler, Alevi nüfusunun yaklaşık üçte birinin Kürtlerden oluştuğunu ifade etmiştir.[21]
Nüfus Tahminleri
Alevi nüfusuna ilişkin tahminler farklılık göstermektedir ve aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Yaklaşık 20 milyon: 2021'de hükümete yakın Daily Sabah gazetesine göre.[12]
Yaklaşık 15 milyon: Krisztina Kehl-Bodrogi tahmini.[23]
Türkiye nüfusunun %4'ü: 2021 KONDA Araştırma verilerine göre.[11]
Türkiye nüfusunun %15'i (yaklaşık 10,6 milyon): Shankland (2006) tahmini.[24]
20 ila 25 milyon: Minority Rights Group'un tahmini.[8]
Batı Trakya, Yunanistan: Yaklaşık 3.000 kişilik yerli bir Alevi topluluğu bulunmaktadır.[25]
Çin'in batısındaki Äynu halkı: Alevik bu topluluğun baskın inancıdır[26][27][28] ve çoğunlukla Taklamakan Çölü çevresinde yaşarlar.[29][30] 30-50 bin Äynu olduğu tahmin edilmektedir.
İngiltere ve Galler: 25.672 Alevi yaşamaktadır.[20]
Almanya: 600.000 ila 700.000 Alevi bulunmaktadır.[31][32]
Fransa: 100.000 ila 200.000 arasında Alevi yaşamaktadır.[33][34]
Dünyada Alevi hakları
Türkiye Cumhuriyeti, cemevlerineibadethane statüsü verilmesine, Alevi dedelerinin devlet memuru olabilmesine ve Alevilere özel kamu fonu aktarılmasına olanak sağlamamaktadır. Devlet, Aleviliğin "ne tam olarak bir din ne de İslam’ın bir dalı olarak" görülemeyeceği, "Sufi tarikatı olarak" ele alınması gerektiğini, Diyanet'in İslam'ın "Sufi yorumuna" hizmet vermediğini ve cemevlerinin cami, mescid, kilise ve sinagogların aksine ibadethane (mabed) kategorisine girmediğini savunmaktadır. Cemevleri aldıkları bağışlar ile ayakta durmaktadır.[35]Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2016 yılında karara bağladığı davada Türkiye'de devletin Alevileri resmen tanımaması ve hukuksal statü sağlamamasıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin din ve vicdan özgürlükleriyle ilgili 9'uncu maddesinin ihlal ettiği sonucuna vardı ve Alevilerin hiçbir kamusal hizmetten faydalanamamalarını dinî ayrımcılık olarak tanımladı.[35] Bugüne kadar AİHM'in kimliklerde din hanesi, cemevlerinin ibadet yeri statüsü, vicdani ret hakkının tanınması ve zorunlu din kültürü ahlak bilgisi derslerine ilişkin kararlarının hiçbiri Türk devleti tarafından uygulanmadı.[36]
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın açıkladığı Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu'nun 2015 yılı raporunda cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararına rağmen Alevi öğrencilerin zorunlu din derslerinden muaf olma hakkının reddedilmesi ve Alevilere yönelik diğer ayrımcı uygulamalara yer verildi.[37]
İsviçre'nin Basel kantonunda Alevi derneklerinin başvurusu üzerine yerel parlamento 2012 yılında Aleviliği ayrı bir inanç olarak kabul etti.[38] Cem evleri günümüzde hala ibadethane statüsünde yer almasa da son yıllarda yapılan düzenlemeler ile T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde, elektrik, su, fatura bedelleri, bakım onarım vb. ihtiyaç kalemleri gibi daha birçok başlıkta devlet desteği almaktadırlar.[39]
Kaynakça
^Teresa Bernheimer (8 Haziran 2016). İslam Tarihin ilk Ailesi - İmam Ali'nin ailesi Ehli Beyt ve ilk Alevîler. Ortadoğu Din ve Kültür çalışmaları (Türkçe, Arapça, Almanca ve İngilizce). Tekin Yayınevi. ss. 11-17. ISBN 9789944611671. Erişim tarihi: 1 Kasım 2020.
^Not 3: 10 Ekim 680 (Hicri: 10 Muharrem 61) yılında Ali bin Ebu Talib'in oğlu ve Muhammed’in torunu Hüseyin bin Ali, ailesi ve takipçileri (toplam 72 kişi)Kerbela’da Ali bin Ebu Talib'in ordusundan ayrılan ve kendilerine Haricîler adı verilen bir grup tarafından şehit edildi. Aleviler, bu olayı anmak için her yıl Muharrem ayında On İki gün "Mâtem Orucu" tutarlar. Muharrem orucu ile Hüseyin bin Ali’in şahsında Ehl-i beyt’e olan bağlılıklarını dile getirirler ve aynı zamanda zâlimin zulmü olarak nitelendirdikleri bu olayı lânetlerler. Orucun sonunda, İmam Zeynel Abidin’in Kerbela’dan sağ kurtulması nedeniyle şükran olarak Aşure çorbası pişirilip dağıtılır.)
^İmam Cafer-i Sadık Buyruğu - Can Yayınları, s. 297
^Department Of State. The Office of Electronic Information, Bureau of Public Affairs (14 Eylül 2007). "Turkey". 2001-2009.state.gov (İngilizce). 8 Temmuz 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ocak 2025.
^Fleet, Kate; Krämer, Gudrun; Matringe, Denis; Nawas, John; Stewart, Devin J. ((Ed.)). "Encyclopaedia of Islam Three Online". referenceworks (İngilizce). 12 Ocak 2025 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ocak 2025.
^Louie, Kam (2008). The Cambridge companion to modern Chinese culture. Cambridge companions to culture. Cambridge (GB): Cambridge University press. s. 114. ISBN978-0-521-86322-3.
^Starr, S. Frederick, (Ed.) (2015). Xinjiang: China's Muslim borderland. Studies of Central Asia and the Caucasus. London New York: Routledge. s. 303. ISBN978-0-7656-1318-9.
^Johanson, Lars (2001). Discoveries on the Turkic Linguistic Map(PDF). Stockholm: Swedish Research Institute in Istanbul. ss. 21-22. 10 Ekim 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi(PDF). Erişim tarihi: 28 Ocak 2025.