Bugünkü yazımızda Teozofi'in büyüleyici dünyasına dalacağız. İlginiz veya endişeniz ne olursa olsun, bu konuyu daha iyi anlamanıza yardımcı olacak alakalı ve faydalı bilgiler bulacağınızdan eminiz. Bugün, kökeninden evrimine kadar, Teozofi hakkında daha derin bilgi edinmenizi sağlayacak temel yönleri ele alacağız. Alanında uzman olmanızdan veya bu konuyu keşfetmeye yeni başlamanızdan bağımsız olarak, bu makale, ufkunuzu genişletmenize ve Teozofi hakkındaki bakış açınızı zenginleştirmenize olanak tanıyan kapsamlı ve zenginleştirici bir vizyon sunmayı amaçlamaktadır. Sizi hoş bir şekilde şaşırtacak bir keşif ve öğrenme yolculuğuna çıkmaya hazır olun!
Teozofi (Yunanca: θεός, tanrı + σοφία, usluluk, bilgi, bilgelik), "tanrı" ve "bilgi" sözcükleri birleştirilerek türetilmiştir. Günümüzde teozofi denildiğinde, öncelikle, kaynağını esas olarak Hint mistisizminin insan ile evren ve Tanrı arasındaki ilişkileri açıklayan felsefî denebilecek Hint teozofisinden almış olmakla birlikte Batı teozofisi akla gelir. Batı teozofisi bir yandan okült gelenek, diğer yandan Doğu gelenekleri üzerine kurulmuş, ezoterik bilgilerden yararlanan felsefî bir sistemdir.
Teozofi kurumu üç ilkesini şöyle açıklar:
Batı teozofisinin kurucusu, daha doğrusu teozofiyi Batı'da kurumsallaştıran kişi Helena Petrovna Blavatsky'dir. Teozofi Cemiyeti'ne üye olan ünlü isimlerden bazıları Thomas Alva Edison, talyum elementini keşfeden William Crookes, sonradan antropozofiyi kuran Rudolf Steiner'dir. Batı Teozofisi'nin günümüzdeki sözcüleri birbirlerinden farklı görüşleri dile getirmekteyseler de Batı teozofisi esas olarak iki kola ayrılmış durumdadır: Bu iki teozofik sistemden biri Annie Besant tarafından, diğeri C.W. Leadbeater tarafından belirlenmiştir. Her ikisinde de ruhun gelişimi ilke edinilmekle birlikte monoteist dinlerdeki tek tanrı inancı yoktur. Daha doğrusu, “varlık birliği” görüşü kabul edilir.
Batı teozofisi gibi “varlık birliği” görüşüne sahip olan Hint teozofisi, Batı teozofisine kıyasla daha karmaşık ve anlaşılması güç bir felsefeye sahiptir. Hint teozofisinde Batı teozofisinde rastlandığı biçimde belirgin bir ruh ve madde ikilemi yoktur. Hint teozofisine göre dünyada yaşayan bir insan, üçü semavi, dördü dünyevi olmak üzere 7 unsurdan oluşur. Atma ya da atman (tasavvuftaki zat), manas (nefs) ve buddhi'den (sezginin kaynağı olan ruhani unsur) oluşan semavi ya da “yüksek trinite” gelişmek, mükemmel hale gelmek için dünyaya iner. Varlık dünyaya indiğinde bu semavi ya da yüksek trinite, linga-sharira (süptil beden), prana (hayati unsur), kama (hayvansal nefis) ve sthula sharira'dan (fiziksel beden) oluşan "dünyevi dörtlü"yle birleşir. Ölümsüz “yüksek trinite” dünyada pek çok yaşam geçirdikten sonra sonunda devachan adlı cennete gider ki, orası onun zaten asli vatanıdır. Kısaca, Hint teozofisine göre “yüksek trinite” hem insandır, hem ruhtur, hem Tanrı'dır.
Teosofi de denilen Teozofi, bir başka tanımlamayla, tüm din ve inançların "İlahi"yi bulmak, ulaşmak için olduğunu öngören ve böylece her din ve inancın hakikatın bir bölümüne sahip olduğunu ileri süren düşünceler bütünüdür. Günlük kullanımda ve teozofi anlayışı dışında ise genelde mistizm ve meditasyon temellerinde kurulmuş, hakikatin böyle elde edilebileceğine inanan felsefelere verilen isimdir.
Teosofi, tutarlı bir düşünce sistemi olarak, Helena Petrovna Blavatsky'nin çalışmalarından geliştirilmiştir. Henry Steel Olcott, William Quan Judge ve diğerleriyle birlikte Blavatsky, 1875'te Teosofi Derneği'ni kurmuştur.