Bugün Roman Polanski toplumun çeşitli alanlarında giderek daha alakalı hale gelen bir konudur. Politikadan bilime, kültürden teknolojiye kadar Roman Polanski araştırmacıların, uzmanların ve kamuoyunun ilgi odağı haline geldi. Küresel çapta bir etkiye sahip olan Roman Polanski, etkileri ve sonuçları etrafında tartışmalara, araştırmalara ve hatta toplumsal hareketlere yol açtı. Bu makalede, Roman Polanski'in günümüz toplumundaki rolünü inceleyeceğiz, önemini, zorluklarını ve bu bağlamda önerilen olası çözümleri analiz edeceğiz.
Roman Polanski | |
---|---|
Doğum | Rajmund Roman Thierry Polański 18 Ağustos 1933 Paris, Üçüncü Fransa Cumhuriyeti |
İkamet | Fransa |
Vatandaşlık | Polonya (doğum) Fransa (sonra) |
Mezun olduğu okul(lar) | Łódź Ulusal Film Okulu |
Meslek | Aktör, yönetmen, yapımcı ve senarist |
Etkin yıllar | 1954–günümüz |
Boy | 1,63 m (5 ft 4 in) |
Evlilik | Barbara Kwiatkowska-Lass (e. 1959; b. 1962) Sharon Tate (e. 1968; ö. 1969) Emmanuelle Seigner (e. 1989) |
Çocuk(lar) | Morgane Polanski, Elvis Polanski |
Roman Polanski (d. 18 Ağustos 1933), Yahudi asıllı Polonyalı film yönetmeni, yapımcı, senarist ve eski aktördür.
Polanski, 1933'te Polonya'dan göçmüş Yahudi bir baba ve Polonyalı bir annenin oğlu olarak Paris’te dünyaya geldi. Üç yaşında ailesi ile birlikte Kraków’a taşındı. 1940'ta şehrin Almanlar tarafından işgal edilmesinin ardından ailesi bir toplama kampına gönderildi.
Naziler tarafından götürülmesinden hemen önce babasının sayesinde kaçmayı başaran Polanski, iyiliksever Katolik ailelerin yardımı sayesinde hayatta kalmayı başarır. Annesi Auschwitz’de ölür. Kamptan sağ olarak kurtulmayı başaran babası, oğluyla birlikte Krakov’a döner. Babasının tekrar evlenmesi üzerine, artık bir yetişkin olan Polanski evden ayrılır. Babası, Polanski’yi bir teknik okula gönderir. 1950’de bir sinema okuluna devam etmek üzere okulu terk eder. Aynı zamanda, Kraków tiyatrosunda oyuncu olarak işe başlar. İlk sahneye çıkışı, 1954’te Andrezj Wajda’nın “Pokolenie / Bir Kuşak”ı ile olur.
1954’te Lodz’un ünlü Devlet Film Okulu’nda yönetmenlik bölümüne girer, üç yıl sonra öğrencilik döneminin ilk filmi olan “Rozbijemy Zabawe/ Break Up The Party” yi çeker.
İlk tanınan filmi 1962’de çektiği “ Knife in The Water - Suda Bıçak” olur. Bu filmde senaryo üzerinde kendisi çalışmıştır. Sonraki iki filmini çekmek üzere Birleşik Krallık'a giden yönetmenin burada yaptığı ilk film olan “ Repulsion - Tiksinti”, parlak bir başarı elde edemez. Filmin, yönetmenin en çok sevdiği filmi olduğu söylenir. Polanski’nin Hollywood’a ayak basışı, 1968’de çektiği korku filmi “Rosemary’s Baby- Rosemary'nin Bebeği ” ile olur. Önceki eserlerinde olduğu gibi bu filmde de yönetmen, uğursuzluklara işaret eden bir dehşet havası yaratır.
Bir sonraki filmi Macbeth, bir Shakespeare uyarlamasıdır. İkinci karısı Sharon Tate’in Manson Ailesi tarafından canicesine öldürülmesinin hemen ardından çekilmesi, yönetmenin hissettiği acı ve şiddetin filme yansımasına sebep olmuştur.
Bu filmin ardından kılık değiştiren yönetmen, İtalya’ya gidip bir seks komedisi çeker. Ardından, en iyi filmlerinden biri sayılan “Chinatown”u çekmek üzere tekrar Hollywood’a döner (1974). Film, Polanski’ye bir Oskar, bir de İngiliz Akademi Ödülü getirir. 1976 yılında çektiği heyecan verici ve gerçeküstü “The Tenant- Kiracı” ile başarıları devam eder. Uğursuz, paranoyak bir delilik, suistimal ve intikam hikâyesini anlatan filmin Polanski’nin Paris’e geldiği ilk yıllarda yaşadığı mahallede çekildiği söylenir. Bu film aynı zamanda "apartman üçlemesinin" Repulsion ve Rosemary'nin Bebeği'nden sonraki üçüncü ve son filmi olma özelliğini taşımaktadır.
Polanski 1977 yılında o zaman 13 yaşında olan Samantha Geimer isimli bir kıza hukuken tecavüzden (ki bu olayın Jack Nicholson'un evinde vuku bulduğu rivayet edilir) suçlu bulunur. Bu olayın ardından ABD'deki tutuklama kararı nedeniyle Paris’e yerleşir ve Fransız vatandaşlığına geçer. Fransız otoriteler yönetmeni iade etmezler. 1979 yılına kadar da film yapmaz. Thomas Hardy’nin bir romanından uyarlanan üç saat uzunluğundaki “Tess” (17 yaşındaki Nastassja Kinski filmde rol alacaktır.), Fransa’da o zamana kadar çekilen en pahalı film olur. Polanski, bunun karşılığını bir Oskar ödülü ve Cesar’da en iyi yönetmen ödülüyle alacaktır.
Bir sonraki filmi olan “Pirates-Korsanlar” (1986) ise tam bir hayal kırıklığı yaratır. 1987’de çektiği ve Harrison Ford’un rol aldığı gerilim filmi “Frantic” de ne eleştirmenlerden, ne de işin ticari kısmıyla ilgilenenlerden olumlu puan alabilmiştir. 1992’de “Bitter Moon - Acı Ay”u çeker ama beğenilmez. Polanski eleştirmenlerin övgüsünü ancak 1994’te çektiği “Death and the Maiden” ile kazanabildi. Ariel Dorfman’ın oyunundan uyarlanan filmde Ben Kingsley ve Sigourney Weaver başrol oyunculuğu yaptılar. İki yıl sonra deneysel bir çalışma olan “Gli Angeli”ye imza atan yönetmen, 1999’da “The Ninth Gate (Dokuzuncu Kapı)” ile esrarlı gerilim filmlerine dönüş yaptı.
Yönetmen, 2002 yılında, kendi yaşam öyküsünün aynası niteliğindeki Piyanist'i çekti. II. Dünya Savaşı sırasında, Varşova'nın varoş sokaklarında yaşam savaşı veren bir adamın hikâyesini konu alan film, 55. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye Ödülü'ne layık görüldü.
2005 yılında ise Charles Dickens'in Oliver Twist romanını filme çekmiştir. Hikâye, 19. yüzyılda, yetim bir çocuğun, Londra sokaklarında yaşamak zorunda kaldığı sefilliği anlatır.
Yıl | Ödül | Kategori | Sonuç |
---|---|---|---|
1963 | Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi | En iyi yabancı dilde film (Knife in the Water) | Adaylık |
1968 | Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi | En iyi ekran uyarlaması (Rosemary's Baby) | Adaylık |
1974 | Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi | Yönetmen için Akademi Ödülü (Chinatown)[1] | Adaylık |
1974 | Altın Küre Ödülleri | En iyi yönetim (Chinatown) | Ödüllü |
1974 | İngiliz Sinema ve Televizyon Sanatları Akademisi | En iyi yönetim (Chinatown) | Ödüllü |
1979 | César Ödülleri | En iyi görüntü (Tess) | Ödüllü |
1979 | César Ödülleri | En iyi yönetme (Tess) | Ödüllü |
1979 | Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi | En iyi yönetim (Tess)[2] | Adaylık |
1979 | Altın Küre Ödülleri | En iyi yabancı film (Tess) | Ödüllü |
1979 | Altın Küre Ödülleri | En iyi yönetim (Tess) | Adaylık |
2002 | 2002 Cannes Film Festivali Altın Palmiye (Altın Palmiye) ödülü | En iyi fim (Piyanist) | Ödüllü |
2002 | Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi | En iyi yönetmen (Piyanist) | Ödüllü |
2002 | Académie des Arts et Techniques du Cinéma | En iyi film (Piyanist) | Ödüllü |
2002 | Académie des Arts et Techniques du Cinéma | En iyi yönetmen (Piyanist) | Ödüllü |
2004 | Karlovy Vary Uluslararası Film Festivali | Dünya sinemasına sanatsal katkılarından dolayı Kristal Küre ödülü | Ödüllü |
2009 | Zürih Film Festivali Altın İkon Ödülü | Yaşam boyu başarı[3] | Ödüllü |