Günümüz dünyasında, Söylem etiği kendisini geniş bir toplum yelpazesi için büyük önem ve ilgi konusu olan bir konu olarak konumlandırmıştır. Farklı yaş, cinsiyet, kültür ve bakış açılarından insanların buluşma noktası haline gelmiş, tartışma, yansıma ve araştırma nesnesi haline gelmiştir. Söylem etiği hem uzmanların hem de vatandaşların dikkatini çekerek teknolojiden siyasete, kültürden ekonomiye kadar pek çok alanda önemli bir etki yarattı. Bu makalede, Söylem etiği'in önemi ve etkisinin yanı sıra bu konu etrafında var olan farklı bakış açılarını kapsamlı bir şekilde inceleyeceğiz.
Söylem etiği, söylemin varsayımlarını inceleyerek normatif ya da etik gerçekler belirlemeye çalışan bir tür argümanı ifade eder.[1] Bu argümanın varyasyonları eşitlikçi etiğin ve özgürlükçü etiğin oluşturulmasında kullanılmıştır.
Alman filozoflar Jürgen Habermas ve Karl-Otto Apel, modern söylem etiğinin yaratıcıları olarak kabul edilmektedir.[2] Habermas'ın söylem etiği, iletişimsel rasyonalitenin ahlaki içgörü ve normatif geçerlilik alanındaki etkilerini açıklama girişimidir. Kantian deontolojik etiğinin temel görüşlerini iletişimsel yapıların analizi açısından yeniden formüle etmek karmaşık bir teorik çabadır. Bu, iletişimsel rasyonalitenin evrensel yükümlülüklerini uyandırarak ahlakın evrensel ve zorunlu doğasını açıklamaya yönelik bir girişim olduğu anlamına gelir. Aynı zamanda bilişsel bir ahlaki teoridir, yani ahlaki normların geçerliliğini haklı çıkarmanın, gerçeklerin gerekçesine benzer bir şekilde yapılabileceğini ifade eder. Bununla birlikte, tüm proje ahlaki içgörünün rasyonel bir şekilde yeniden yapılandırılması olarak üstlenilmektedir. Sadece bireylere rehberlik eden örtük normatif yönelimleri yeniden yapılandırdığını iddia eder ve bunlara bir iletişim analizi yoluyla eriştiğini iddia eder.[kaynak belirtilmeli]
![]() | Etik ile ilgili bu madde taslak seviyesindedir. Madde içeriğini genişleterek Vikipedi'ye katkı sağlayabilirsiniz. |