Bugünkü yazımızda her yaştan ve her kesimden insanın ilgisini çeken Çatışma teorileri'in heyecan verici dünyasını keşfedeceğiz. Çatışma teorileri, toplum üzerindeki etkisinden bugünkü önemine kadar bu konudaki anlayışımızı zenginleştiren sonsuz tartışmalara, araştırmalara ve keşiflere yol açtı. İster Çatışma teorileri konusunda tutkulu olun, ister sadece onun hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyor olun, bu makale size bu büyüleyici konuya eksiksiz ve güncel bir bakış sunacaktır. Kendinizi Çatışma teorileri dünyasına kaptırmaya ve onun bize sunduğu her şeyi keşfetmeye hazır olun!
Çatışma teorileri, toplumu içindeki farklı gruplar arasındaki eşitsizliklere odaklanarak inceler. Toplumu oluşturan gruplar arasındaki rekabetten kaynaklanan çıkar çelişkisini ele alan, çatışmanın toplumun gelişimi açısından önemli bir yeri olduğunu dile getiren teori. Toplumların genel yapısını çözümleyen bir yaklaşım olarak, işlevselciliğe karşı oluşturulmuştur. İçinde üç kabulü bulundurur:
Çatışma teorisi temel olarak sosyal ve ekonomik gücün suça etkileri, kişi ve grupların davranışlarını belirleme ve kontrol etme yeteneğini tanımlamaktır. Gücün eşit olmayan dağılımı çatışmayı yaratır. Çatışma güç için rekabete yerleşmiştir. Çatışma kuramına göre, suç kavramı güçlüler tarafından tanımlanmıştır, yasalar kültürel olarak görelidirler ve doğru ile yanlışın kesin bir standardı ile bağlanmamışlardır.
Çatışma teorisinin temellerini ilk sosyologlardan Karl Marx ve Max Weber atmıştır. Sosyolojide çatışma teorisi Karl Marx tarafından 19. yy başlarında yaratılmıştır. Çatışma teorisinin temel ögeleri Marx'ın eserlerinde açık bir şekilde bulunmaktadır. İlk olarak insanların belli bir tabiata ve önceden belirlenmiş çıkar duygularına sahip olduklarına inanır. İkinci olarak tarihsel ve çağdaş toplumu, farklı çıkarlara sahip toplumsal kümeler arasındaki çatışmalar açısından incelenir.