Bugünkü yazımızda uzun süredir ilgi ve tartışmayı ateşleyen bir soru olan Sade yağ konusunu inceleyeceğiz. Sade yağ akademisyenlerin, uzmanların ve kamuoyunun dikkatini çeken alakalı ve tartışmalı bir konudur. Yıllar boyunca Sade yağ, bu konuyla ilgili farklı yönlere ışık tutan çok sayıda araştırmaya, çalışmaya ve düşünceye konu olmuştur. Bu makalede, Sade yağ'in anlayışını ve kapsamını derinleştirmek amacıyla benimsenen farklı bakış açıları ve yaklaşımları analiz edeceğiz.
Sade yağ veya klarife tereyağı, tereyağında bulunan süt yağından suyun ve sütte yer alan protein ve şeker gibi katı maddelerin uzaklaştırılması ile üretilen süt ürünü.[1] Hindistan kökenli özel bir türü olan ghee ismi ile de bilinen sade yağ, genellikle tereyağını eritilmesi ve bileşenlerinin yoğunluklarına göre ayrılmasını sağlanarak üretilir.
Ticari olarak sade yağ buharlaştırma ile üretilir, ancak sütteki emülsiyon kırılarak ve ardından santrifüjleme ile doğrudan kremadan da üretilebilir.[2]
Sadeyağ (252 °C), normal tereyağına (163-190 °C) kıyasla daha yüksek bir dumanlanma noktasına sahiptir,[3] ve bu nedenle kavurma/soteleme gibi bazı pişirme uygulamalarında tercih edilebilir. Sade yağ ayrıca taze tereyağından çok daha uzun bir raf ömrüne sahiptir. Çok düşük miktarda laktoz ve kazein içeriği ise laktoz intoleransı veya süt alerjisine sahip kişilerin klarife tereyağı tüketmesine izin vermektedir. [kaynak belirtilmeli]
Güney Asya mutfağı ve Arap mutfağında ise sade yağın ghee adlı bir türü kullanılır. Bu ürünün diğerlerinden farkı, ayrıştırma işlemi sırasında kaynatılan tereyağının daha uzun süre pişirilmesine izin verilerek süt katılarını karamelize edilmesidir. Bu işlem gheeye fındığımsı bir tat verir.[4] Sadeyağ, Osmanlı Türkçesinde revgân-ı sâde ismi ile bilinmekteydi.[5]