Sürgündeki Belçika Hükûmeti konusu son yıllarda pek çok kişinin dikkatini çeken bir konu. Sürgündeki Belçika Hükûmeti ortaya çıkışından bu yana akademik, politik, ekonomik veya kültürel alanlarda toplumun farklı kesimlerinde sürekli bir tartışma yarattı. Sürgündeki Belçika Hükûmeti ile ilgili görüşler büyük ölçüde farklılık göstermektedir ve etkisi çeşitli alanlarda belirgin hale gelmiştir. Bu makalede, Sürgündeki Belçika Hükûmeti ve onun bugünkü etkisinin yanı sıra tarihsel önemine ilişkin çeşitli bakış açılarını inceleyeceğiz. Ayrıca Sürgündeki Belçika Hükûmeti'in insanların günlük yaşamlarında ve bir bütün olarak toplumda oynadığı rolü analiz edeceğiz.
Sürgündeki Belçika Hükûmeti, IV. Pierlot Hükûmeti veya Londra'daki Belçika Hükûmeti (Fransızca: Gouvernement belge à Londres, Felemenkçe: Belgische regering in Londen), II. Dünya Savaşı yıllarında Ekim 1940-Eylül 1944 tarihleri arasındaki Londra merkezli Belçika sürgün hükûmeti.
Hükûmet, katolikler, liberaller ve Belçika Emek Partisi üyelerinin oluşturduğu üçlü bakanları içermekteydi. Belçika'nın Nazi Almanyası tarafından 1940 yılında işgal edilmesinin ardından Hubert Pierlot başbakanlığındaki hükûmet, önce Fransa'nın Bordeaux şehrine, daha sonra da Londra'ya taşındı ve Müttefik Devletler'e kendini Belçika'yı temsil eden tek meşru hükûmet olarak kabul ettirdi.[1]
Sürgün hükûmeti, Belçika topraklarında bir yetkiye sahip olmamasına rağmen Belçika Kongosu'nda söz sahibiydi ve savaş sonrasındaki yeniden inşa konusu hakkında Müttefik Devletler ile müzakereler yapmaktaydı. Savaş yıllarında bu hükûmet, Hollanda ve Lüksemburg ile politik ve iş birliği örgütü olan Benelüks'ün kuruluşa katılmış ve Belçika'yı Birleşmiş Milletler'e kabul ettirmiştir.[2] Hükûmet ayrıca sürgündeki Belçika ordusuna da başkanlık ederek Belçika direniş hareketini koordine eti.[3]