Bu yazıda Osmanlı Arabistanı'in büyüleyici dünyasına dalacağız ve onun tüm yönlerini keşfedeceğiz. Osmanlı Arabistanı günlük yaşamın temel bir unsurudur ve tarih boyunca toplumda çok önemli bir rol oynamıştır. Osmanlı Arabistanı'den itibaren insanların birbirleriyle olan ilişkilerini, teknolojik ve bilimsel gelişmeler üzerindeki etkisini etkiledi. Sonraki birkaç satırda Osmanlı Arabistanı'e ve onun dünyamızı çoğu zaman gözden kaçan şekillerde nasıl şekillendirdiğine derinlemesine bakacağız. Osmanlı Arabistanı'in karmaşıklığını ve hayatımızdaki önemini anlatan bir yolculuğa kendinizi kaptırmaya hazır olun!
Osmanlı Arabistanı, Arap Yarımadası'nın 1517-1918 yılları arasında Osmanlılar tarafından yönetildiği dönemdir. Osmanlı'nın bu bölgedeki kontrol gücü, 4 asır boyunca devlet otoritesinin gücüyle orantılı olarak değişmiştir.[1][2]
16. yy'de Osmanlı, Arap Yarımadası'nın kıyılarını (Kızıldeniz ve Basra Körfezi) doğrudan kontrolü altına aldı. İç kısımlarıysa, içişlerinde özerk olarak bıraktı. Bunun nedeniyse; Portekizlilerin Kızıl Deniz'e saldırmasını engellemek ve Hint Seferleri'ni gerçekleştirebilmekti.[3] 1578'den itibaren Mekke Şerifliği, iç kısımlara seferler düzenleyerek yerel kabileleri kontrol altında tutmaya başladı.[4]
Suudi Hanedanlığı'nın ortaya çıkışı, 1744'te hanedanın kurucusu olan Muhammed ibn Suud'un Necid'de kendi güçleriyle Muhammed bin Abdülvahhab'ın güçlerini birleştirmesiyle olmuştur.[5][6] Bu ittifak, şu anki Suudi Arabistan'ı yöneten hanedanın temeli olmuştur.[7]
İlk Suudi Devleti, 1744'te Riyad'da kurulduktan sonra hızla genişledi ve günümüz Suudi Devleti'nin çoğunu kontrol eder hale geldi.[8] Muhammed bin Abdülvahhab 1773'te imamlık görevinden çekilince, Suudilerin güney ve merkezi Necid'e yayılması tamamlanmış oldu.[9] 1780'lerde, kuzey kısımlar da Suudilere geçti.[9] 1792'de Lahsa, 1802'de Taif, 1804'te de Medine Suudilerin eline geçti.[9]
Bu devlet, 1818'de Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından yıkıldı. 1824'te Necid'de, daha küçük olan, ikinci Suudi Devleti kuruldu.[10] 18. yy boyunca Arap Yarımadası'nın iç kısımları, Suudilerle Raşit Hanedanı arasındaki çekişmelere sahne oldu. 1891'de, Raşit Hanedanı galip geldi ve Suudiler Kuveyt'e sürgüne gönderildi.[11]
20. yy'nin başında Osmanlı, göstermelik de olsa yarımadanın çoğunu kontrol etmeye devam ediyordu. Mekke Şerifliği Hicaz'da,[12] kabilerlerse iç kısımlarda egemendi.[13][14]
1902'de, Suudiler Riyad'da geri döndü ve Necid'i tekrar ele geçirdi.[11] İhvan'ın desteğini alan Suudiler, 1912'de örgütün kurulmasından sonra hızlı bir şekilde yayıldı.[15] 1913'te Lahsa tekrar Suudilerin eline geçti.
1916'da Hüseyin bin Ali, birleşik bir Arap devleti kurmak amacıyla Britanyalıların desteğiyle Arap İsyanı'nı başlattı.[16] Her ne kadar 1918'e kadar isyan istenilen sonuca ulaşamasa da, Osmanlı'nın 1. Dünya Savaşı'ndan mağlup ayrılması nedeniyle Arap Yarımadası, İtilaf Devletleri kontrolüne girdi.[17]