Bu makalede, İki kutsal caminin hizmetkârı konusunu derinlemesine inceleyeceğiz, birçok yönünü ve günümüzdeki önemini analiz edeceğiz. Bu makalede, kökeninden toplum üzerindeki etkisine, farklı bakış açıları ve yaklaşımlarıyla İki kutsal caminin hizmetkârı ile ilgili her şey kapsamlı bir şekilde ele alınacaktır. Ayrıntılı ve titiz bir analizle bu büyüleyici konuyu derinlemesine inceleyerek bilimden kültüre farklı alanlardaki kapsamını ve önemini anlayacağız, böylece kapsamlı ve zenginleştirici bir vizyon sunacağız. Hiç şüphe yok ki, İki kutsal caminin hizmetkârı derinlemesine araştırılmayı hak eden çok önemli bir konudur ve biz de aşağıdaki satırlarda yapmayı teklif ettiğimiz şeyin tam olarak bu olduğunu düşünüyoruz.
Hâdimü'l-Haremeyn (Arapça: خادم الحرمين الشريفين, romanize: Hâdimü'l-haremeyni'ş-şerîfeyn) ya da iki kutsal caminin hizmetkârı[1][not 1], Eyyûbî sultanları, Memlûk sultanları, Osmanlı padişahları ve günümüzde Suudi kralları dâhil olmak üzere İslam hükümdarları tarafından kullanılan kraliyet ünvanı.[4] Bu ünvan, İslam dünyasının en kutsal iki mescidi olarak kabul edilen Mekke’deki Mescid-i Haram ve Medine’deki Mescid-i Nebevî'nin hükümdar tarafından korunması, sorumluluğunun garanti altına alınması ve sürdürülmesi anlamına gelir.
Suudi Arabistan kralları resmî yazışmalarda ve hitaplarda Arapça: خادم الحرمين الشريفين (Ḫādim al-Ḥaramayn aš-Šarīfayn), Türkçe karşılığı olarak "İki Şerefli Haremin Hizmetkârı" ifadesini kullanmaktadırlar.[1][2][5][6][7][8][9] Bunun yanında, "İki Ulu Mâbed'in Hizmetkârı", "Mekke ve Medine'nin Hizmetkârı", "İki Kutsal Hareme Hizmet Eden" ve "İki Kutsal Şehrin Koruyucusu" gibi birçok ifade şekli ve yazılış biçimleri de bulunmaktadır.[10][11] Ünvana ait en eski yazılı kayıt, Selahaddin Eyyübi'nin öldüğü yıl olan 1193 (hicrî 589) tarihli, Kudüs'teki Tapınak Tepesi'nde yer alan Kubbet-i Yûsuf'un restore edilmiş kitabesinde bulunmaktadır.[12]
Ünvanın ilk kez Eyyûbîler Hanedanlığı'nın kurucusu ve sultanı Selahaddin Eyyubi tarafından kullanıldığına inanılmaktadır.[13] Daha sonra Memlûk sultanları da Hâdimü'l-Haremeyn sıfatını benimsemişlerdir.[12]
1517'de I. Selim komutasındaki Osmanlı ordusu ile Memlûk Devleti arasındaki Ridaniye Muharebesi'nin, Osmanlı İmparatorluğu'nun zaferi ile sonuçlanmasının ardından hilâfet Osmanlılara geçti. Mısır'ın fethinden sonra Şam'a gelen Yavuz Sultan Selim, Emevî Camii'nde okunan hutbede kendisinden "Hâkim-ul Haremeyn'uş-Şerifeyn" (Haremeyn-i Şerif’in Hâkimi) diye bahsedildiği, bunun üzerine derhal müdahale ettiği ve şu sözleri söylediği rivayet edilmektedir:
“ | Bu şehirlerin hâkimi olmak haddimize mi? Hayır! Hâkimü'l-Haremeyn değil, Hâdimü'l-Haremeyn! Ben ancak hizmetçisi olurum oraların.[14][15] | „ |
Mekke ve Medine'nin kontrolünün Osmanlılara geçmesinin ardından bu ünvan ilk kez I. Selim tarafından kullanılmaya başlandı.[16] Ünvan daha sonra Osmanlı İmparatorluğu'nun 36. ve son padişahı VI. Mehmed'e kadar, sonraki bütün Osmanlı Sultanları tarafından kullanıldı.[17] Mekke ve Medine'nin Osmanlı hakimiyetinden çıkmasından sonra da "halife" ile birlikte "Hâdimü'l-Haremeyn" ünvanının kullanılmasına devam edildi. 1922 yılında saltanatın kaldırılmasının ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından halife seçilen Abdülmecid Efendi'ye "Halife-i Müslimîn" (Müslümanların Halifesi) ve "Hâdimü'l-Harameyn'ş-şerifeyn" ünvanları ile hitap edilmeye devam edildi. 3 Mart 1924'te hilâfetin kaldırılması ile birlikte bu ünvanlar da kaldırıldı.[11]
Suudi Arabistan Krallığı'nın kurucusu ve ilk kralı olan İbn Suud, "Biz Âl-i Suud Hanedanı, kraliyet değiliz ancak elçileriz" ifadesini kullandı ve hükümdarlığı boyunca ünvan eklenmesiyle ilgili herhangi bir açıklama veya kararname yayınlamadı.[18] Sonraki kral Suud bin Abdülaziz döneminde de herhangi bir ünvan kullanılmadı.[19] Üçüncü kral olan Faysal bin Abdülaziz'in yemin töreninden sonra Melik (kral) ünvanı onuruna bir tören düzenlendi ve burada hatipler tarafından Kral Faysal için "Azamet sahibi majesteleri" ifadesi kullanıldı.[18] Kral Faysal tören sırasında ayağa kalkarak samimiyetleri ve sadakatleri için teşekkür ederek, azamet ve büyüklüğün yalnızca Allah'a ait olduğunu ifade etti ve bu ünvan ile ilgili rahatsızlığını dile getirdi.[18] Halid bin Abdülaziz yönetiminde de kullanılmayan “İki Kutsal Caminin Hizmetkârı” ünvanı,[19] 1986 yılında yeniden kullanılmaya başlandı. Medine'deki bir halk toplantısında beşinci kral olan Kral Fahd bin Abdulaziz'in yaptığı duyuru ile ilan edildi. Kral Fahd, İslam'a karşı sorumluluğunun derin anlamda bir ifadesi olarak "Majesteleri" yerine "Hâdimü'l-Haremeyn" ünvanını üstlenen ilk kral oldu.[4][20] Resmi olarak bu ünvanla anılan Kral Fahd, her fırsatta bu ünvanın en sevdiği ünvan olduğunu belirtti.[18] Sonraki kral Abdullah bin Abdülaziz 2005-2015 yılları arasında bu ünvanı kullandı.[21] 23 Ocak 2015'te tahta geçen Selman bin Abdülaziz üvey kardeşi Kral Abdullah'ın ölümünden sonra aynı ünvanı devraldı.[22][23] Ünvan, kraliyet ailesinin alçakgönüllülüğünü, inancını, İki Kutsal Harem'e bağlılığını, hizmet etmekten duyduğu onur ve gururu ifade etmektedir.[18]
1980'lerin sonlarında Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak, Suudi hükümdarıyla alay etti ve yeni kabul edilen "Hâdim al-Haremeyn" ünvanı yerine "Kha'in al-Harameyn" (iki kutsal yerin haini) olduğunu imâ eden propaganda yayınları yaptı.[24] Mescid-i Haram içerisindeki Kâbe'nin güney yamacında bulunan ve Osmanlılar tarafından yaptırılan Ecyad Kalesi'nin, 2002 yılında Suudi Arabistan hükûmeti tarafından Ebrac el-Beyt otel inşaatı nedeniyle yıkılmasının ardından Türk gazeteci Murat Bardakçı 13 Ocak 2002'de bir yazı yayımladı. Bardakçı yazısında Kral Fahd'ın 1980'lerden itibaren "Mekke ile Medine'nin hizmetkârı" demek olan Hâdimu'l-Haremeyn-i Şerifeyn ünvanını sahiplendiğini fakat kutsal toprakların hizmetkârı gibi değil, hâkimi olarak hareket ettiğini belirtti.[10]
Amerikalı akademisyen ve tarihçi Juan Cole, 4 Temmuz 2016'da, Mescid-i Nebevî yakınlarında düzenlenen intihar saldırısı sonrasında yayımladığı bir yazısında, Suudi Arabistan'ın kendisini sıklıkla "kutsal kentlerin hizmetçisi" olarak tanımladığını belirtti. Cole, Medine'ye düzenlenen saldırıyla, Suudi Arabistan Kralı Selman ve Veliaht Prens Muhammed bin Nayif'e "iyi birer hizmetçi" olmadıkları mesajı verilmeye çalışıldığını öne sürdü.[25][26]