Moritz Schlick

Bugünkü yazımızda Moritz Schlick'in heyecan verici dünyasına gireceğiz. Kökeninden bugünkü önemine kadar, size bu konuyla ilgili tam bir genel bakış sağlamak için Moritz Schlick'in ilgili her yönünü ayrıntılı olarak inceleyeceğiz. Sonraki birkaç satırda Moritz Schlick hakkındaki ana kilit noktaları, en son trendleri ve uzman görüşlerini keşfedeceğiz. Bu içerikle, bilginizi zenginleştirebilmeniz ve bu konu hakkında daha bilinçli kararlar verebilmeniz için size Moritz Schlick hakkında derin ve güncel bir anlayış sunmayı umuyoruz. Kendinizi nüanslarla dolu büyüleyici bir evrene kaptırmaya hazır olun!

Moritz Schlick
Doğumu14 Nisan 1882(1882-04-14)
Berlin, Almanya
Ölümü22 Haziran 1936 (54 yaşında)
Viyana, Avusturya
Suikast
Çağı20. yüzyıl felsefesi
BölgesiBatı felsefesi
OkuluAnalitik felsefe, mantıksal pozitivizm, Viyana Çevresi
İlgi alanlarıMantık, bilim felsefesi, matematik felsefesi, etik
Etkilendikleri

Moritz Schlick (14 Nisan 1882, 22 Haziran 1936), Alman filozof ve fizikçi. Viyana Çevresi'nin kurucularından ve zamanının önde gelen mantıkçı pozitivistlerinden biri olan Schlick, hem Yeni-Kantçı eğilimleri ve hem de Husserl'in felsefesini reddetmiş, felsefede analitik ve mantıksal yöntemlerin önemini vurgulayarak, algıyı eleştirel bir tarzda analiz etme çabası vermiştir. Bilgi konusunda, Kant'a ve Kantçılığa karşı çıkarak, empirist bir bakış açısı benimseyen, matematiğin ve mantığın önermelerinin, sentetik a priori önermeler olmayıp, tanım gereği doğru olan, analitik, yani içerik yönünden boş olan önermeler olduğunu öne süren Moritz Schlick, Poincare'de söz konusu olan uzlaşımcılığa da şiddetle karşı çıkıp, bilimsel kuramların, doğrulukları tekabüliyete bağlı olan kavramlardan meydana gelen a posteriori bir sistem olduğunu iddia etmiştir. Şu halde, önermeleri mantıksal bakımdan zorunlu olan analitik önermeler ve gerçek bir içeriği olan empirik ya da sentetik a posteriori önermeler olarak ikiye ayıran Schlick, mutlak kesin bilgiye ulaşmanın olanaksız olduğunu öne sürmüş; yapılabilecek en iyi şeyin, bilimin gerçekliği betimlerken oluşturduğu önerme sistemlerine yönelmek olduğunu belirtmiştir.