Günümüz dünyasında Millî İstihbarat Teşkilatı büyük ilgi gören ve alakalı bir konudur. Millî İstihbarat Teşkilatı uzun süredir her yaştan ve sosyal sınıftan insanın dikkatini çekerek farklı alanlarda tartışmalara, araştırmalara ve derinlemesine analizlere yol açtı. Topluma olan etkisinden, popüler kültüre olan etkisinden, tarihteki öneminden ya da başka herhangi bir sebepten dolayı Millî İstihbarat Teşkilatı güncel söylemin temel konusu olmayı başarmıştır. Bu makalede, Millî İstihbarat Teşkilatı ile ilgili farklı yönleri keşfederek onun bugünkü etkisini, sonuçlarını ve alaka düzeyini analiz edeceğiz.
MİT | |
---|---|
![]() | |
Genel bilgiler | |
Kuruluş tarihi | 22 Temmuz 1965 | )
Önceki kurum |
|
Türü | İstihbarat teşkilatı |
Bağlılığı | Türkiye Cumhurbaşkanlığı |
Adres | KALE, Etimesgut, Ankara |
Personel sayısı | 8.000 (2014) (Tahmini)[1] |
Yıllık bütçe | 2.628.749.000 ₺ (2021)[2] |
Yönetici(ler) | |
Web sitesi | mit.gov.tr |
Notlar | |
Vatan için her an her yerde![3] |
Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı (MİT), Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığına bağlı resmî istihbarat örgütüdür.[4] MİT'in mevcut merkezi, Ankara'nın Etimesgut ilçesindeki KALE binasıdır.
1965 yılında Millî Emniyet Hizmeti yerine kurulan;[5] Türkiye'nin bölünmez bütünlüğüne, anayasal düzenine, varlığına, bağımsızlığına, güvenliğine ve millî gücünü meydana getiren bütün unsurlarına karşı içten ve dıştan gelecek mevcut ve muhtemel tehditler hakkında bilgi toplamak, önlem almak ve gerekli durumlarda ilgili makamları uyarmakla görevli bir teşkilattır.
Devletin millî güvenlik politikasının hazırlanmasıyla ilgili her konuda istihbaratın tek elde toplanabilmesi amacıyla 22 Temmuz 1965 tarihinde TBMM tarafından 644 sayılı Kanun kabul edildi ve bu kanun ile kuruluşun adı Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) olarak değiştirildi. Kanun ile MİT'in bir müsteşar tarafından yönetilmesi ve müsteşarın, kanun ile belirlenen görevlerin yerine getirilmesinde sadece başbakana karşı sorumlu olması öngörüldü.
MİT, yaklaşık on dokuz yıl süre ile faaliyetlerini 644 sayılı Kanun hükümleri doğrultusunda yürüttü ancak hızla değişen ve gelişen koşulların ışığında yeni bir yasal düzenlemeye gidilmesi ihtiyacı ortaya çıktı. Bu amaçla, 1 Kasım 1983 tarihinde 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilâtı Kanunu çıkarıldı ve kanun 1 Ocak 1984 tarihinde yürürlüğe girdi. Teşkilat, 2017 yılında yapılan değişiklikle başbakanlıktan cumhurbaşkanlığına bağlanmıştır.[6]
Ülkelerin birbirlerine yönelik siyasal, sosyal, ekonomik ve askerî faaliyetleri ile beklentilerinin önceden saptanması ihtiyacının zaman içerisinde giderek artması, haber almaya dönük yapılanmaların varlığını zorunlu kılmıştır. Yine Türkiye'de, sistemli ve organize nitelikte istihbarat örgütü kurma girişimleri, Osmanlı Devleti'nin son yıllarında başladı. Siyasi birliğin korunması, ayrılıkçı hareketlerin önlenmesi ve özellikle yabancı devletlerin Orta Doğu üzerinde odaklaşan faaliyetlerinin izlenebilmesi için bireysel bazda ve sınırlı nitelikte sürdürülen istihbarat çalışmalarının bir merkezden organize biçimde yürütülmesine ihtiyaç duyuldu ve 17 Kasım 1913 tarihinde Enver Paşa tarafından Teşkilât-ı Mahsusa isimli istihbarat örgütü kuruldu. I. Dünya Savaşı sırasında askerî ve paramiliter hareketlerde bulunarak önemli görevler üstlenen bu örgüt, savaşın sona ermesiyle 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi sonrasında dağıldı.
İstanbul'un İşgali'nden sonra millî uyanışın başlaması ile kişiler kendi kendilerine çeşitli örgütler kurdular. Bu örgütlerin birisi de kimilerine göre hâlâ yaşayan "Karakol" örgütüdür. İlk olarak 5 Şubat 1919 tarihinde kurulan Mütareke Dönemi'nin ilk gizli direniş grubu, İstanbul'da kurulan Karakol Cemiyetidir. 1918'in ekim sonları veya kasım başlarında Talât Paşa'nın emri ile kurulan cemiyetin kurucuları arasında Kurmay Albay Kara Vâsıf, emekli Yüzbaşı Bahâ Said Bey, Albay Galatalı Şevket ve Yenibahçeli Şükrü Bey gibi İttihât ve Terâkki Cemiyeti mensubu kişiler bulunmaktaydı. Kısa zamanda örgütlenme çalışmalarını tamamlayan Karakol Cemiyeti'nin Millî Mücadele'ye yaptığı en büyük hizmet, İstanbul'dan Anadolu'ya silah ve cephane ile subayların kaçırılmasını sağlaması, İngiliz Muhipler Cemiyeti gibi kuruluşların planlarını ve faaliyetlerini Mustafa Kemal Paşa'ya haber vermesi oldu. Ancak Cemiyet, Bolşevikler ile gizli ilişkilere girmesi ve kendi başına Millî Mücadele'ye sahiplenme çalışmalarında bulunması sebepleriyle Anadolu ordusu kadrosuna dâhil edilmedi. 16 Mart 1920 tarihinde İstanbul'un İtilaf Devletleri tarafından işgali sırasında liderlerinin tutuklanmaları ile büyük bir darbe yedi ve nihayet Erzurum Kongresi ve Sivas Kongresi'nin kararlarını uygulamak için seçilen Heyet-i Temsiliyenin kararıyla faaliyetlerine son verildi.
Karakol Cemiyetinin dağılmasından sonra Zâbitân Grubu ve Yavuz Grubu gibi çeşitli istihbarat grupları oluşturuldu. Bunlardan 23 Eylül 1920 tarihinde faaliyete geçen Hamza Grubu'nun adı 31 Ağustos 1921 tarihinde Felâh Grubu olarak değiştirildi. Bu istihbarat grupları, Türk Kurtuluş Savaşı sonuna kadar faaliyetlerini sürdürebildi.
İstihbarat örgütleri arasındaki dağınıklığı gidermek, ordu içerisine sızan düşman casusluk faaliyet ve propagandasına karşı koymak amacıyla 18 Temmuz 1920 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı tarafından Askerî Polis Teşkilatı (AP veya P) kuruldu. Savaş yıllarında başarılı hizmetler veren örgütün faaliyetlerine 21 Mart 1921 tarihinde son verildi. Günümüzde silahlı kuvvetler bünyesindeki Jandarma Genel Komutanlığı devamı niteliğindedir.
Askerî Polis Teşkilatının kapatılmasının istihbarat faaliyetleri açısından kısa bir süre doğurduğu boşluk ise yine Genelkurmay Başkanlığı tarafından kurulan ve 1 Nisan 1921 ile 22 Haziran 1922 tarihleri arasında Anadolu'nun çeşitli şehirlerinde faaliyet gösteren Tedkik Heyeti Amirlikleri vasıtasıyla giderildi.
Edinilen tecrübelerin ışığında ve belirlenen yeni hedeflere ulaşılabilmesi amacıyla bu defa Enver Paşa tarafından Müsellâh Müdâfaa-i Milliye isimli bir istihbarat grubu kuruldu. TBMM Hükümeti, 3 Mayıs 1921 tarihinde kısa adı "MM" (Mim Mim) olan bu örgüte resmiyet kazandırdı. Tedkik Heyeti Amirlikleri Anadolu'da faaliyetlerini sürdürürken MM örgütü; asker ve sivil kesimden oluşmuş kadrolarıyla, İstanbul'da büyük bir ajan ve haber ağı kurmayı başardı, Anadolu'ya silah ve cephane kaçırılması faaliyetlerini organize etti. Düşman karargâhları, iş birlikçi gruplar ve yabancı misyona sızarak çok sayıda önemli belge ve bilgi elde etti. Kurtuluş Savaşı sırasında düşman faaliyetlerine karşı oluşturulan çeşitli istihbarat gruplarıyla da iş birliği yapan örgütün faaliyetleri, İstanbul'un Kurtuluşu'ndan sonra 5 Ekim 1923'te son buldu.
İstihbarat örgütlerinin kapatılmasından ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra, 1926 tarihine kadar geçen dönem içinde haber alma çalışmaları Ordu Müfettişlikleri İstihbarat Şubeleri tarafından yürütüldü. 1925 yılı sonunda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, gelişmiş devletlerdeki gibi çağdaş bir istihbarat örgütü kurulması talimatını verdi. Bunun üzerine Avrupa ülkelerinde eğitilen kadroların da katılımıyla, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ın 6 Ocak 1926 tarihli emri doğrultusunda, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk istihbarat kuruluşu olan Millî Emniyet Hizmeti Riyaseti (MEH/MAH) kuruldu. Teşkilat, 5 Ocak 1927 tarihinde şeklen İçişleri Bakanlığına bağlandı. 6 Ocak 1926 ile 5 Ocak 1927 tarihleri arasındaki bir yıllık dönem çalışmaları, dönemin yöneticileri tarafından Riyasetin kuruluşuna hazırlık dönemi olarak değerlendirildi ve bir gün sonraki 6 Ocak 1927 tarihi MAH'ın kuruluş tarihi olarak kabul edildi. Başkanlığına Şükrü Âli Ögel getirildi.
... Muasır devletlerde olduğu gibi, bizde de modern bir istihbarat teşekkülü kurmak mecburiyetindeyiz...
— Mustafa Kemal Atatürk, 1925
MAH, duyulan ihtiyaçlara bağlı olarak zaman içerisinde birkaç kez küçük yapısal değişiklikler geçirdi ve 1965 yılına kadar Türkiye'nin istihbarat faaliyetini yürüttü.
MİT'in resmi olarak selefi olan Milli Emniyet Hizmeti Riyaseti tarafından düzenlenen bir operasyondur. Yapılan operasyon sonucunda SSCB adına istihbarat topladığı tespit edilen Nikolay İyoçenko bir suçüstü baskını ile tutuklanmış ve istenmeyen adam (Persona Non Grata) ilan edilmiştir. SSCB'nin askeri istihbaratı olan GRU yapılanması önemli bir darbe almıştır.[7]
MİT, kendi mensubu olmasına karşın çift taraflı ajanlık faaliyetlerinde bulunduğu ve gizli bilgileri CIA ve MI6 ilettiğini tespit ettiği üst düzey bir yetkilisi olan Sabahattin Savaşman'a karşı operasyon düzenlemiştir. Operasyon dönemin MİT müsteşarı Hamza Gürgüç ve Mehmet Eymür'ün de katılımı ile tamamlanmış ve çift taraflı ajanlık yaptığı tespit edilen Sabahattin Savaşman yakalanmıştır. Yakalandıktan sonra 17 yıl hapse mahkûm edilen Sabahattin Savaşman 1994 yılında tahliye olduktan sonra şüpheli bir şekilde öldü.[8][9][10]
MİT, 7 Şubat Krizi[11] sonrasında ikinci kez FETÖ mensuplarıyla karşı karşıya gelmiştir. 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi sırasında MİT'in eski merkezi olarak bilinen Yenimahalle kompleksine ağır makineli ve uzun namlulu silahlarla saldırılar düzenlenmiştir. MİT daha sonradan yayınlayacağı koleksiyon ve arşiv görüntülerinde bu saldırılardan kalma bir boş mermi kovanı yayınlamıştır.[12][13]
15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında dönemin 65. Hükûmetinin başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin MİT müsteşarı Hakan Fidan tarafından verilen talimatlar sonucunda Fetullahçıların yakalanmasına yönelik MİT operasyonlarına başlamıştır. Yapılan en büyük operasyonlardan birisi de İzmir'de yapılmış olup FETÖ'nün bölge de yeniden yapılanmaya çalıştığı tespit edilmiştir. Yapılan yakalama operasyonu ve Emniyet ile yürütülen koordineli takip sonucunda 118 hücre evi basılmış ve 92 kişi tutuklanmıştır.[14][15]
Rus büyükelçi Andrey Karlov 19 Aralık 2016 tarihinde eski bir polis memuru tarafından kendisine ateş açılması sonucunda suikaste uğradı. Kendisinin ölümü ardından MİT ve FSB işbirliği yaparak daha detaylı bir operasyon düzenlemesi ve onu vuran eski polis memurunu kimin yönlendirdiğine dair bir çalışma başlatıldı. Elde edilen sonuçlar ışığında talimatın FETÖ tarafından verildiği ayrıca suikastten sonra FETÖ'yü gizlemek adına Mevlüt Mert Altıntaş'a kendisini radikal dini örgüt mensubu gibi davranmasını ve sıklıkla kelimeyi şehadeti tekrarlamasını söylendiği tespit edildi.[16][17]
MİT, Aralık 2022'de İsrail istihbarat servisi MOSSAD'a karşı kontr-espiyonaj operasyonu başlattı. Başlatılan operasyon sonucunda MOSSAD'a veri sağladığını tespit ettiği 68 kişiyi Emniyetle beraber ortak düzenlediği bir baskın operasyonu ile yakaladı.[18][19] İlgili operasyonun devamında ayrıca 7 kişilik bir özel dedektiflik ekibi de yakalanmıştır.[20]
MİT, Ocak 2023 itibarıyla DAEŞ'e karşı operasyonlar başlatmaya karar vermiştir. 2023 yılında toplamda 122 operasyon yapmış ve 426 kişiyi yakalamıştır.[21]
2024 yılında Türkiye'ye sığınan uluslararası sığınmacılara yönelik istihbarat topladığı öne sürülen ve elde ettiği bilgileri İsrail İstihbarat servisi MOSSAD'a sağladığı tespit edilen 46 şüpheliye yönelik yakalama kararı çıkartılmıştır. MİT ve Emniyet güçlerinin 8 ilde 57 adrese düzenlediği koordineli operasyon sonucunda 46 şüpheliden 33 kişi yakalanmıştır. MOSSAD'a doğrudan bilgi sağladığı tespit edilen kişilerse tutuklanmış olup halen kayıp 13 kişi aranmaktadır. MİT tarafından MOSSAD'a yapılan ikinci büyük Kontr Espiyonaj operasyonudur.[22]
MİT; Jandarma Genel Komutanlığı ve Ulusal Siber Olaylara Müdahale (USOM) birimleri tarafından yürütülen ve "Avatar" veya "Adalet" olarak bilinen ulusal hukuk sistemi UYAP'tan izinsiz kişisel verileri topladığı tespit edilen yazılımı geliştiren kişilere yönelik düzenlenen bir operasyondur. İstanbul ve İzmir'de koordineli olarak gerçekleştirilen operasyon sonucunda 5 kişi gözaltına alınmıştır.[23]
MİT ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir operasyon sonucunda İran İstihbaratına bilgi sağladığı tespit edilen 5 kişi 3 ilde yapılan koordineli bir operasyon sonucunda gözaltına alındı.[24][25]
Temmuz 2018'de MİT'in düzenlediği operasyonların ardından Fethullahçılarla bağlantılı bir şüpheli Türkiye'ye getirildi.[26]
Şubat 2022'de MİT operasyonuyla Necip Hablemitoğlu'nun suikastından sorumlu ve Fethullahçılarla bağlantılı olduğu düşünülen kişi Türkiye'ye getirildi.
Sedat Peker, Süleyman Soylu, Mehmet Ağar gibi isimler hakkında ciddi iddialarda bulunan Muhammed Yakut, MİT ve İspanyol polisinin düzenlediği ortak operasyon sonucu İspanya'nın Santander şehrinde yakalandı.[27]
MİT, Fethullahçılarla bağlantılı üç şüpheli üyesini Gabon'dan kaçırdı ve onları özel bir jetle Libreville'den Ankara'ya nakletti.[28]
MİT ve NISS'in ortak operasyonunda Fethullahçıların baş finansörü olduğuna inanılan bir kişi yakalanarak Türkiye'ye sevk edildi.[29]
Kenya içinde bir STK'ya bağlı olarak hemşirelik ve hastane hizmetleri sağlayan İtalya vatandaşı Silvia Constanzo Romano 2018 yılında kaçırılarak rehin alınmıştır. İtalyan makamların talebi üzerine MİT bir kurtarma operasyonu başlatmaya karar verdi: Aralık 2019'da başlayan çalışmalara göre hemşire kaçırıldıktan sonra Somali'ye nakledilmişti ve sağ oluğu tespit edilmişti. 18 ay boyunca esaret altında kalan hemşire MİT tarafından 8-9 Mayıs günlerinde düzenlenen bir kurtarma operasyonuyla kurtarıldı. Kurtarılmasının ardından İtalya'ya teslim edilmek üzerine Somali'nin başkenti Mogadişu'ya nakledildi. Buradan özel bir jetle İtalya'ya geri döndü.[30][31][32][33]
23 Ocak 2021 yılında Nijerya'nın Lagos kentinde seyrini yapmakta olan uluslararası tescilli bir gemide görev yapan mürettebat kaçırılmıştır. Kaçırılmanın ardından Dışişleri Bakanlığı ve MİT koordineli bir çalışma başlatmış ve mürettebatı kurtarmayı başarmıştır. Kurtarılan kişilerse Türk Hava Yolları tarafından Nijerya'dan İstanbul'a getirilmiştir.[34][35]
2013'te Suriyeli eşiyle birlikte Suriye'ye ticaret yapmak için ziyarette bulunan Moldova vatandaşı Natalia Barkal, iskeletini YPG'nin oluşturduğu SDG tarafından alıkonularak önce Menbic'de bir hapishaneye, daha sonra Haseke'de bulunan Hol Kampı'na götürüldü. Uzun süre kendisinden haber alınamaması sonrası Moldova, Türkiye'deki yetkili makamlar ile iletişime geçti ve yardım talebinde bulundu. Millî İstihbarat Teşkilatı, SDG tarafından alıkonulan Barkal'ı 6 Haziran 2020'de düzenlediği bir operasyonla SDG bölgesinden çıkardı ve Türkiye'nin Barış Pınarı Harekâtı ile kontrol ettiği Tel Abyad bölgesine getirdi, ardından da Türkiye'ye geçişi sağlandı. Natalia Barkal, kurtarıldıktan sonra "Türk devletine minnet duyuyorum. Türkiye, çok büyük bir ülke." derken Barkal, Moldova'ya döndüğünde Moldova Cumhurbaşkanı Igor Dodon tarafından çiçeklerle karşılandı.[36][37][38]
MİT tarafından Suriye'nin kuzeyinde DAEŞ lideri Ebu-El Kureyşi'ye yönelik operasyon düzenlenmiştir. Düzenlenen operasyon sonucunda DAEŞ lideri Ebu-El Kureyşi MİT ve ÖKK mensupları tarafından etkisiz hale getirilmiştir. Ebu-El Kureyşi'nin ölümünü ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan duyurmuştur.[39][40][41][42][43]
Millî İstihbarat Teşkilatı, PKK'nın yöneticilerine karşı operasyonlar düzenlemektedir. PKK'nın yöneticileri, eğitim sorumluları ve saldırı planlayıcıları günümüzde de hâlâ devam eden operasyonlarla etkisiz hâle getirilmektedir.
İnsansız Hava Aracı | ||||
---|---|---|---|---|
TAI Anka[44][45] | ![]() |
![]() |
UCAV | Anka I |
Bayraktar TB2[46][47][48][49] | ![]() |
![]() |
UCAV | TB2 |
![]() |
Vikikaynak'ta belgeler |