Bu yazımızda son yıllarda büyük ilgi ve tartışmalara yol açan Hulûl konusunu derinlemesine inceleyeceğiz. Hulûl ortaya çıkışından bu yana farklı alanlardan insanların dikkatini çekerek tutkulu tartışmalara ve çelişkili görüşlere yol açtı. Bu analiz aracılığıyla, önemine, sonuçlarına ve gelecekteki olası gelişmelere ışık tutmak amacıyla Hulûl'i çevreleyen farklı yönleri ayrıntılı olarak incelemeyi amaçlıyoruz. Multidisipliner bir yaklaşımla, Hulûl'in kapsamlı ve zenginleştirici bir vizyonunu sunma çabasıyla konunun hem tarihi, kültürel, sosyal ve bilimsel boyutlarının yanı sıra konuya ilişkin farklı bakış açılarını ele alacağız.
Hulûl, cisimleşme ya da enkarnasyon, yaygın olarak farklı dini inançlara göre Tanrı'nın beden alması, görünüş alanına çıkması veya evren ve insanla bütünleşmesi anlamlarından birine denk gelmektedir.[1] Hint inançlarına göre Tanrı Vişnu değişik dönemlerde değişik insanların şekline girer ve insanlara yol gösterir. Ana akım Hristiyanlık inancına göre Tanrı'nın, Teslis'in ikinci hipostazı ve Tanrı'nın oğlu İsa'nın vücudu biçiminde beden alarak insan olduğuna inanılır. İslam'da ise bu inanç, Sünni ve İmami Şii İslam'ın tevhid (Allah'ın birliği) inancıyla bağdaşmamakla beraber Ghulat-i Şîʿa'da mevcuttur.
Hûlul inancı, Ghulat-i Şîʿa fırkalarında Allah'ın Ali bin Ebu Talib'in vücuduna rücû ederek onunla bütünleşmesi yani onda beden bularak cisimleşmesi anlamında kullanılır.[2] Bektaşilik'e girmesi ise Balım Sultan sayesinde olmuştur.[3] Hûlul bilinen tanımı ile Vahdet-i Vücud'ta şu anlamlara gelir: