Günümüz dünyasında Erkeğin gözyaşları dünya çapında milyonlarca insanın dikkatini çeken bir konudur. Pek çok yönü ve çağdaş toplumdaki önemiyle Erkeğin gözyaşları, siyasetten eğlenceye kadar farklı alanlarda sürekli bir tartışma konusu haline geldi. Bu makalede Erkeğin gözyaşları'in farklı yönlerini inceleyerek insanların günlük yaşamları üzerindeki etkisini ve popüler kültür üzerindeki etkisini analiz edeceğiz. Ayrıca, mevcut ortamda bu çok önemli konuya kapsamlı bir bakış sunabilmek için Erkeğin gözyaşları ile ilgili en son ilerlemeleri ve gelişmeleri yakından inceleyeceğiz.
Yönetmen | Sally Potter |
---|---|
Yapımcı | Christopher Sheppard |
Yazar | Sally Potter |
Oyuncular | Christina Ricci Cate Blanchett John Turturro Johnny Depp Harry Dean Stanton |
Müzik | Osvaldo Golijov |
Görüntü yönetmeni | Sacha Vierny |
Kurgu | Hervé Schneid |
Yapım şirketi | StudioCanal Working Title Films Adventure Pictures |
Dağıtıcı | Universal Pictures (Birleşik Krallık, İrlanda, Güney Afrika, Avustralya, Yeni Zelanda ve Benelüks; United International Pictures aracılığıyla)[1] Mars Distribution (France)[2] |
Çıkış tarih(ler)i | 2 Eylül 2000 (Venedik) |
Süre | 100 dakika |
Ülke | Birleşik Krallık Fransa |
Dil | İngilizce Yidiş Rusça Fransızca İtalyanca Romanca Romence |
Bütçe | $20 milyon[3] |
Hasılat | $1.8 Milyon[4] |
Erkeğin gözyaşları, 2000 yapımı bir drama filmidir. Senaryosu ve yönetmenliği Sally Potter’a aittir. Başrollerde Christina Ricci, Cate Blanchett, Johnny Depp, Harry Dean Stanton ve John Turturro yer almaktadır. Film, Sovyetler Birliği’nde babasından ayrılan genç bir Yahudi kızın, İngiltere’de büyümesini ve genç bir yetişkin olarak II. Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde Paris’e taşınmasını konu alır. Ayrıca, Fransız görüntü yönetmeni Sacha Vierny’nin çalıştığı son filmdir.
Fegele Abramovich (Christina Ricci), Rus Yahudisi bir kız çocuğudur. 1927 yılında, babası (Oleg Yankovsky) Amerika’ya giderek orada bir gelecek kurmayı ardından Fegele ile büyükannesini yanına almayı planlar. Gitmeden önce, Fegele’ye Georges Bizet’nin Les pêcheurs de perles operasından “Je Crois Entendre Encore” adlı aryayı söyler. Babasının ayrılışının ardından köy, bir pogromla yerle bir edilir. Fegele, komşularının yardımıyla saldırıdan kurtulur. Pek çok zorluğu atlattıktan sonra, elinde yalnızca babasının bir fotoğrafı ve büyükannesinin verdiği bir madeni parayla Britanya’ya giden bir gemiye binmeyi başarır.
İngiltere’ye vardığında, bir memur Fegele’nin adını “Susan” olarak değiştirir ve onu bir koruyucu aileye yerleştirir. Okulda, İngiliz öğrenciler kendisine "çingene" diyerek alay eder; ancak Fegele henüz İngilizce bilmediği için ne dediklerini tam olarak anlayamaz. Bir gün, okulda “Je Crois Entendre Encore” adlı aryayı Yidişçe söylerken bir öğretmen tarafından duyulur. Bu öğretmen ona İngilizce konuşmayı ve şarkı söylemeyi öğretmeye başlar.
Zaman geçer ve artık büyümüş olan Suzie, Paris’e gidecek bir şarkı ve dans topluluğunun seçmelerine katılır. Paris’te, kendisinden yaşça büyük olan Rus dansçı Lola (Cate Blanchett) ile tanışır; ikili kısa sürede yakın arkadaş olur ve aynı daireyi paylaşmaya başlar. Bir davette dans ettikleri sırada, sahneye Cesar (Johnny Depp) adında gizemli bir atlı sanatçı çıkar. Roman kökenli olan Cesar, Suzie’nin dikkatini çeker. Gösteriden sonra, içerden yükselen tanıdık bir melodi olan “Je Crois Entendre Encore” aryasını duyarlar. Bu sesi söyleyen kişi, Lola’nın hemen ilgisini çeken İtalyan opera sanatçısı Dante (John Turturro)’dir. Lola, Dante’nin zenginliği ve şöhreti karşısında etkilenir ve onun gönlünü kazanmak için çaba gösterir. Suzie, Cesar’a gittikçe daha fazla yakınlaşırken; Lola, Dante’nin sevgilisi olur. Tüm karakterler, Felix Perlman (Harry Dean Stanton) tarafından yönetilen bir opera topluluğunda çalışmaktadır. Ancak Dante, Mussolini hayranı kibirli bir figürdür; bu siyasi görüşü, Suzie ile arasında bir uçurum oluşturur. Öte yandan Cesar, Suzie’yi kendi ailesiyle –aslında tüm Roman kabilesiyle– tanıştırır ve ikili arasında gerçek bir aşk filizlenir.
Bir gün, Dante Lola ile birlikte Suzie ve Lola’nın paylaştığı dairedeyken Suzie’nin eşyalarını karıştırır ve babasının fotoğrafını bulunca onun Yahudi olduğunu anlar. Alt katta yaşayan yaşlı komşu Madame Goldstein (Miriam Karlin) da Suzie’nin Yahudi olduğunu bilmektedir ve Almanya’nın Polonya’yı işgal etmesinden sonra yaklaşan tehlikelere karşı onu uyarır. Ertesi yıl, Almanya’nın Fransa’yı işgale başlamasıyla birlikte Paris’e doğru büyük bir kaçış başlar. Yahudiler ve Nazizm tehdidi altındaki diğer gruplar şehri terk etmeye çalışır. Operadaki seyirci sayısı gitgide azalır ve en sonunda sahnede yalnızca Dante ile Suzie kalır. Dante bir gün Suzie’yi baştan çıkarmaya çalışır; ancak Suzie onu geri çevirir. Bunun üzerine Dante, hem onun Yahudi kimliğine hem de Roman olan Cesar’la olan ilişkisine hakaret ederek öfkesini dışa vurur. Buna tanık olan Perlman, Suzie’yi savunur. Dante’ye, Mussolini’nin Nazi Almanyası ile olası bir ittifakı durumunda, bir İtalyan olarak Paris’te onun da güvende olmayacağını hatırlatır. Sonunda Perlman gösteriyi kapatma kararı alır. Ertesi sabah, Nazi birlikleri Paris’e girer.
Dante, gösteri grubunun dağılmasının ardından isteksizce eski rolü olan gezici müzisyenliğe geri döner. Suzie’den bir kez daha karşılık alamayınca, onu Nazi subaylarından birine ihbar ederek Yahudi olduğunu açık eder. Bu konuşmaya kulak misafiri olan Lola, durumu hemen Suzie’ye bildirir ve Paris’ten kaçması gerektiğini söyler. Artık Dante’den de tamamen kopmaya karar vermiş olan Lola, Amerika’ya giden bir yolcu gemisi için iki bilet satın almıştır: biri kendisi, diğeri Suzie içindir. O gece düzenlenen partinin ardından, Nazi birlikleri Cesar’ın yaşadığı Roman kampına saldırır ve bir çocuğu öldürür. Cesar, Suzie’ye veda etmek üzere dairesine gelir. Suzie, onunla birlikte kalmak ve ailesini savunmak için savaşmak istediğini söylese de, Cesar onun gitmesi gerektiğini, babasını bulmasının daha önemli olduğunu dile getirir. İkili, birlikte geçirdikleri son akşamda duygusal bir vedalaşma yaşar.
Okyanus yolculuğu sırasında, yolcu gemisi bir denizaltı tarafından torpillenir ve batırılır. Bu trajik olayda Lola hayatını kaybeder. Suzie ise kurtulanlar arasındadır; hayatta kalanlarla birlikte Amerika’ya, New York limanına getirilir.
Suzie, Amerika’ya ulaştıktan sonra babasını aramaya başlar. Araştırmaları sonucunda, babasının ismini değiştirdiğini, şarkıcılığı bıraktığını ve memleketindeki pogrom haberini aldıktan sonra — ailesinin tamamının öldüğünü sanarak — ülkenin batı yakasına taşındığını öğrenir. Artık Hollywood’da bir film stüdyosunun başında olan babasının, yeni bir aile kurduğunu ve ağır hasta olduğunu keşfeder.
Suzie, onu görmek üzere hastaneye gider. Odasının dışında bekleyen yeni eşi ve çocuklarının yanından sessizce geçerek içeri girer. Babası onu hemen tanır ve kızını yeniden gördüğü için büyük bir sevinç yaşar. Suzie, babasının yatağının yanına oturur ve çocukken onun kendisine söylediği “Je Crois Entendre Encore” aryasını bu kez Yidişçe olarak ona söyler. Şarkı sırasında, babasının gözlerinden süzülen yaşlar, yıllar sonra kavuşan bir baba ile kızın derin bağını ortaya koyar.
Filmde Dante ve Suzie karakterlerinin şarkı söyleme sahnelerinde kullanılan sesler, profesyonel sanatçılar tarafından sağlanmıştır. Dante’nin operatik sesi, ünlü İtalyan tenor Salvatore Licitra; Suzie’nin vokalleri ise Çek asıllı müzisyen ve şarkıcı Iva Bittová tarafından seslendirilmiştir.[5]
Erkeğin Gözyaşları filmi, ilk kez 2 Eylül 2000 tarihinde Venedik Film Festivali'nde gösterime girmiştir. Ardından, Londra Film Festivali, Mar del Plata Film Festivali (Arjantin), Tokyo Uluslararası Film Festivali ve Reykjavik Film Festivali (İzlanda) gibi prestijli festivallerde de yer almıştır.
Film, eleştirmenlerden karışık ve olumsuz yorumlar almıştır. İnceleme derleme sitesi Rotten Tomatoes’ta %35 oranında "çürük" puana sahiptir. 69 eleştiriye dayanan genel görüş şu şekildedir: "Hikâye aşırı dramatize edilmiş ve sakil, karakterler ise yüzeysel işlendiği için izleyiciyle aralarında mesafe oluşuyor."[6]
Metacritic ise filme, 22 eleştirinin ortalamasıyla 100 üzerinden 40 puan vermiştir. Bu puan, sitenin derecelendirme sistemine göre “karışık ya da ortalama” yorumlara karşılık gelmektedir.[7]