Günümüz dünyasında Avrupa Kültür Başkenti giderek daha alakalı hale gelen bir konudur. Avrupa Kültür Başkenti hem kişisel hem de profesyonel düzeyde çok sayıda kişinin dikkatini çekti ve farklı sektörlerde tartışmalara yol açtı. Zamanla, Avrupa Kültür Başkenti hakkındaki görüşler ve bakış açıları gelişti ve bunun toplum üzerindeki öneminin ve etkisinin tam olarak anlaşılmasına yönelik ilginin artmasıyla sonuçlandı. Bu makalede, Avrupa Kültür Başkenti'in çeşitli yönlerini ayrıntılı olarak inceleyeceğiz, farklı bağlamlardaki etkisini analiz edeceğiz ve günümüz dünyasındaki önemini tam olarak anlamamıza olanak tanıyan kapsamlı bir vizyon sunacağız.
Avrupa Kültür Başkenti, Avrupa Birliği tarafından periyodik olarak her yıl belirlenen kent veya kentlere verilen ünvandır. Seçilen kentin kültürel yaşamını ve kültürel gelişimini sergilemesi için oldukça iyi bir fırsattır. Bu kentler, uluslararası platformda kendi kültürlerine has özellikleri sergilemeleri için birtakım değişimler yaşamaktadırlar.
Öncelikle, Avrupa Kültür Kenti kavramı 13 Haziran 1985'te Yunanistan Kültür Bakanı Melina Mercouri tarafından ortaya atılmıştır. Daha sonradan Avrupa Kültür Kenti seçilen Atina'ya oldukça olumlu kültürel ve sosyoekonomik etkiler olmuş ve bu kentin bir cazibe merkezi hâline geldiği görülmüştür.
1999 yılında Avrupa Kültür Kenti, Avrupa Kültür Başkenti olarak değiştirilmiştir. 2000 yılından itibaren de finanse edilmeye başlanmıştır. 2005-2019 arasında ise yeni seçim sistemi belirlenmiştir. 2005'ten sonraki seçimlerde bu ünvanın birden fazla kente verilmesi kararlaştırılmıştır. 2010 yılındaki Avrupa Kültür Başkentlerinden biri de İstanbul'dur.
1 Yapılan planlara göre 2023'te Avrupa Kültür Başkentlerinden bir tanesi Birleşik Krallık'a ait şehirlerden birisi olacaktı fakat ülkenin 2016 yılında verdiği Brexit kararının ardından verilen karar ile ülkenin 2019 itibarıyla bu ünvana sahip olmayacağı açıklanmıştır.[1][2]