Anti-revizyonizm

İnsanlık tarihinde Anti-revizyonizm toplumun gelişiminde ve evriminde temel bir rol oynamıştır. Anti-revizyonizm kurulduğu günden bu yana insanların dikkatini ve hayal gücünü yakalayarak her türlü deneyime, duyguya ve düşünceye ilham kaynağı oldu. Anti-revizyonizm, ister popüler kültür üzerindeki etkisi, ister bilim alanındaki etkisi, ister dünya siyasetiyle olan ilgisi nedeniyle tarihte silinmez bir iz bıraktı. Bu yazıda Anti-revizyonizm'in zaman içinde oynadığı rolü ve insanlığın gidişatını farklı yönlerden nasıl şekillendirdiğini inceleyeceğiz.

Anti-revizyonizm, Marksizm-Leninizm içinde 1950'lerde Sovyet lider Nikita Kruşçev'in reformlarına karşı ortaya çıkan bir pozisyondur. Kruşçev'in selefi Josef Stalin'den farklı bir yorum getirdiği durumlarda, uluslararası komünist hareket içindeki anti-revizyonistler Stalin'in ideolojik mirasına bağlı kalmış ve Kruşçev ve haleflerinin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ni devlet kapitalisti ve sosyal emperyalist olmakla eleştirmişlerdir.

Stalinizm terimi de bu pozisyonları tanımlamak için kullanılır, ancak Stalin'in Ortodoks Marksizm ve Leninizmi basitçe sentezleyip uyguladığını düşünen destekçileri tarafından genellikle kullanılmaz. Farklı siyasi eğilimler Revizyonizm'in tarihsel köklerini farklı dönemlere ve liderlere dayandırdıkları için, bugün neyin anti-revizyonizm olduğu konusunda önemli bir anlaşmazlık söz konusudur.

Sonuç olarak, kendilerini anti-revizyonist olarak tanımlayan modern gruplar birkaç kategoriye ayrılmaktadır. Bazıları Stalin ve Mao Zedong eserlerini benimserken bazıları Stalin'in eserlerini benimseyip Mao'yu reddetmekte ve evrensel olarak Troçkizme karşı çıkma eğilimindedir. Diğerleri ise hem Stalin'i hem de Mao'yu reddederek ideolojik köklerini Karl Marx, Friedrich Engels ve Vladimir Lenin'e dayandırmaktadır. Buna ek olarak, diğer gruplar da Çin-Arnavutluk bölünmesi sırasında Mao'dan ayrılan Enver Hoca gibi daha az bilinen çeşitli tarihi liderleri desteklemektedir.