Bu yazıda Saldırmazlık ilkesi'in büyüleyici dünyasına gireceğiz. Tarih boyunca Saldırmazlık ilkesi, bilimden popüler kültüre kadar çeşitli alanlarda önemli bir rol oynamıştır. Etkisi o kadar derin oldu ki günümüzde ilgi ve tartışma yaratmaya devam ediyor. Önemi ve anlamına ışık tutmak amacıyla kökenini, gelişimini ve çağdaş toplumdaki ilgisini araştıracağız. Ayrıntılı ve titiz analiz yoluyla, Saldırmazlık ilkesi hakkında kapsamlı ve zenginleştirici bir anlayış sunmayı ve okuyucularımızın bu büyüleyici konu hakkındaki bilgilerini ve anlayışlarını genişletmelerine olanak sağlamayı umuyoruz.
Makale serilerinden |
Saldırmazlık ilkesi, sağ liberteryenizm içinde, bir bireye veya onun mülküne herhangi bir kuvvetli müdahale başlatmak veya tehdit etmek olarak tanımlanan "saldırganlığın" doğası gereği yanlış olduğunu ifade eden kavram veya öğretidir.[1][2] Buna göre, kendini savunma dışında zor ve şiddet kullanımı meşru değildir. Pasifizmin aksine kendini savunma ya da başkalarının savunulması sırasında kullanılan şiddet ise meşrudur.
Bir bireye veya mülkiyetine karşı zor ve şiddet kullanılmadığı sürece her davranış serbesttir. Ne devlet ne de başka bir birey tarafından bu kişinin davranışları kısıtlanmaya tabi tutulamaz, cezalandırılamaz. Saldırmazlık ilkesi mülkiyet haklarıyla yakından bağlantılıdır. Günümüzde popüler olarak liberteryenler, bazı agoristler ve anarko-kapitalist ya da voluntaristler tarafından savunulan bir ilkedir. Liberteryenler genellikle saldırmazlık ilkesini mülkiyet haklarının bir parçası ve sözleşme özgürlüğü için gerekli görmektedir.
Yıl | Düşünür | Formülasyon |
---|---|---|
1689 | John Locke | Locke: "Eşit ve bağımsız olmak için, hiç kimse yaşamında, sağlığında, özgürlüğünde veya mülkünde bir başkasına zarar vermemelidir."[3] |
1819 | Thomas Jefferson | Isaac Tiffany'ye yazdığı bir mektupta Jefferson, "Haklı özgürlük, başkalarının eşit haklarla çevremize çizilen sınırlar dahilinde irademize göre engellenmemiş eylemdir." Hukukun sınırları dahilinde "eklemiyorum çünkü hukuk genellikle tiranın iradesi ve bireyin haklarını ihlal ettiğinde her zaman böyledir. Hiçbir insanın bir başkasının eşit haklarına saldırmak için doğal bir hakkı yoktur ve yasaların onu kısıtlaması gereken tek şey budur."[4][5] |
1851 | Herbert Spencer | Spencer şunu formüle eder: "Her insan, başka herhangi bir insanın eşit özgürlüğünü ihlal etmemesi koşuluyla, istediğini yapmakta özgürdür."[6] |
1859 | John Stuart Mill | Mill, Özgürlük Üzerine (On Liberty) adlı kitabında "medeni bir topluluğun herhangi bir üyesi üzerinde gücün kendi iradesine aykırı olarak haklı olarak kullanılabilmesini sağlayan tek amacın başkalarına zarar verilmesini önlemek olduğunu" belirtir.[7] |
1923 | Albert Jay Nock | Nock, Our Enemy, the State adlı kitabının ikinci bölümünde, sadece iki yasa koyan efsanevi kral Pausole'den bahsediyor: "kimseyi incitmeyin" ve "o zaman istediğinizi yapın".[8] |
1961 | Ayn Rand | "Medeni bir toplumun ön koşulu, fiziksel gücün sosyal ilişkilerden engellenmesidir. Medeni bir toplumda, güç yalnızca misilleme amacıyla ve yalnızca onu kullanmaya başlayanlara karşı kullanılabilir."[9][10][11] |
1963 | Murray Rothbard | "Savaş, Barış ve Devlet"te (1963) "Hiç kimse bir başkasının şahsına veya mülküne tehdit veya şiddet uygulayamaz. Şiddet, yalnızca bu tür şiddet uygulayan adama karşı uygulanabilir; yani, yalnızca başka birinin saldırgan şiddetine karşı savunma amaçlı. Kısaca saldırgan olmayana karşı şiddet uygulanamaz. Özgürlükçü kuramın bütün külliyatını çıkarabilecek temel kural işte budur."[12] |
...except in response to the initiation ... of similar forcible interference ....