Günümüz dünyasında Sıkıyönetim giderek daha alakalı hale gelen bir konudur. Siyasi, sosyal, bilimsel veya kültürel alanda Sıkıyönetim her kesimden insanın dikkatini çekti. Etkisi günlük yaşamın farklı yönlerinde önemli ölçüde hissedildi; tartışma, yansıma ve eyleme yol açtı. Bu makalede, Sıkıyönetim ile ilgili farklı yönleri keşfederek etkilerini, kökenini, gelişimini ve geleceğe yönelik perspektiflerini analiz edeceğiz. Hiç şüphe yok ki Sıkıyönetim toplumumuzda bir dönüm noktası oldu ve kapsamını anlamak, mevcut bağlamı ve izlenecek olası eğilimleri anlamak için çok önemli.
Bu maddenin listelenen kaynaklarından bazıları güvenilir olmayabilir. (Mart 2016) (Bu şablonun nasıl ve ne zaman kaldırılması gerektiğini öğrenin) |
Sıkıyönetim veya askerî adalet; askerî otoritenin, genellikle resmî bildirgesi altında, adli yönetimi kontrol altına almasıyla işleme geçen kural sistemidir.
Askerî adalet; ortaya çıkan savaş, doğal afet, sivil kargaşa, toprak işgali veya askerî darbe gibi durumlarda, normal adli kurumların yeni duruma hâkim olamayıp vazifesini yerine getiremediği veya yavaş getirdiği takdirde, askerî otoritelerin ve kurumların tercih edilmesi ile kullanıma girer.
Sıkıyönetim; tabii afet, salgın hastalık, ağır ekonomik bunalımlar ve sıkıyönetimi gerektiren hâllerin daha hafifinin meydana gelmesi durumlarında ilan edilen olağanüstü hâlden farklıdır. Sıkıyönetimde yetki, askerî makamlarda; olağanüstü hâlde ise mülki makamlardadır. Olağanüstü hâlde sıkıyönetim mahkemeleri yoktur.
Sıkıyönetim, sadece maddi düzen ve güvenin sağlanması ile ilgili olduğundan ülkenin her yerinde değil, yalnız kamu düzeni bozulan bir veya birkaç bölgesinde ilan edilir. Gerekirse tamamında da ilan edilebilir. Anayasa sınırları içinde ve önceden tespit edilen kurallara göre uygulanan, hukuka uygun bir yönetim şeklidir. Sıkıyönetimle ilgili her şey kanunla düzenlenmiş, keyfîliğe yer bırakılmamıştır. Sıkıyönetimin bütün işleri yargı denetimine tabidir. Fakat alınacak tedbir ve kararlar, 1982 Anayasası'nın 122. maddesine göre 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu'yla düzenlenmiştir. 1982 Anayasası, 1961 Anayasası'na göre sıkıyönetimin yetkisini arttırmıştır. 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu'nun bazı maddeleri 1982 Anayasası'nın emirleri doğrultusunda 1982 tarihli, 2766 sayılı Kanun ve 1983 tarihli, 2836 sayılı Kanun'la değiştirilmiştir. Sıkıyönetim Kanunu, 2017 Türkiye anayasa değişikliği referandumuyla Anayasa'dan çıkarılmış, 31 Temmuz 2018 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 7145 sayılı Kanun'la[1] yürürlükten kaldırılmıştır.
Türkiye'deki farklı sıkıyönetimler farklı özellikler göstermekle birlikte birçok ortak noktaları da vardır. Bunların başında, sıkıyönetim komutanlıklarının, sıkıyönetim ilan edilme nedenleriyle tamamen ilgisiz alanlardaki tasarrufları ve yasaklamaları gelir. Örneğin toplantı yasağı konması tüm sıkıyönetim idareleri tarafından alınmıştır. Üstelik bu toplantılar siyasi toplantılarla sınırlı kalmamış, spor karşılaşmaları, nikâh, vaftiz törenleri, kooperatif toplantıları ve hatta ilkokul müsamereleri de dahil olmuştur. Trafik alanında düzenlemeler getirmek de bu ortak noktalar arasında yer alır. Korna çalmak, hız yapmak, yanlış yere park etmek, kapasite fazlası yolcu almak, yaya kaldırımını işgal ve hatta otobüse sırayla binmemek, sıkıyönetim suçları kapsamına alınabilmiştir.[2]