Sâmerrâ

Günümüz dünyasında Sâmerrâ, dünya çapında milyonlarca insanın dikkatini çeken, yinelenen bir temadır. İlgisi sınırları aşmış ve etkisi çeşitli alanlarda hissedilmiştir. Ortaya çıkışından bu yana, Sâmerrâ hem uzmanların hem de hayranların ilgisini çekmiş, anlamını ve toplum üzerindeki etkisini anlamaya çalışan tartışmalara, araştırmalara ve düşüncelere yol açmıştır. Zamanla Sâmerrâ kimseyi kayıtsız bırakmayan, yerleşik algı ve inançlara meydan okuyan bir olguya dönüştü. Bu yazıda Sâmerrâ'in farklı bağlamlardaki etkisini ve günlük yaşam üzerindeki etkilerini yakından inceleyeceğiz.

Sâmerrâ
سامرّاء
Diğer adıAskerü'l-Mutasım
KonumSamarra, Selahaddin, Irak
Koordinatlar34°20′27.562″K 43°49′24.755″D / 34.34098944°K 43.82354306°D / 34.34098944; 43.82354306
Tarihçe
KurucuMutasım
Kuruluş836
Sit ayrıntıları
DurumHarap

Sâmerrâ (Arapçaسامرّاء), Abbâsîler devrinde memlûklerin iskânı amacıyla kurulan şehir.

Tarihçe

Mutasım'ın halifeliği zamanında devletin başkenti Bağdat'ta meskûn bulunan memlûklerin taşkınlıkları nedeniyle sosyal hayatta yaşanan gerilimin tehlikeli boyutlara ulaşması sebebiyle bu topluluğun ayrı bir kente taşınması kararlaştırılmış ve bu iş için yeni ve plânlı bir kent olarak Sâmerrâ kurulmuştur. 836 yılında yalnızca memlûklerin iskân edilmesi düşünülerek kurulduğundan askerî bir garnizon tarzında tamamen askerlerin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde inşa edilmiştir. Kent bu nedenle Askerü'l-Mutasım adıyla da anılmıştır.

Zaman içerisinde ekonomik ve mimari olarak genişleyen şehir gerçek bir yerleşim yeri hâlini almaya başlamış, Mütevekkil'in zamanında geniş bir imar görmüştür. 836-892 yılları arasında devletin başkenti hâline gelmişse de Bağdat yeniden başkent olduğunda nüfusu köy seviyesine kadar inmiştir.

Osmanlılar hükmünde iken kaymakamlık olarak idari sisteme dâhil edilmiş, 1950 yılında Dicle'ye baraj inşa edilmesiyle nüfus artış göstermiş ve şehrin yakınlarına yeni bir kent olarak günümüz Samarrası kurulmuştur.

Kaynakça

  • Demirci, Mustafa (2009). "Sâmerrâ". İslâm Ansiklopedisi. 36. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. ss. 70-71.