Günümüzde Nûreddin Mahmud Zengî, modern toplumda büyük önem kazanmış bir konudur. Zaman ilerledikçe birçok insan bu konuya ilgi duyuyor ve konuyu daha derinlemesine araştırmak istiyor. Ve bu hiç de şaşırtıcı değil, çünkü Nûreddin Mahmud Zengî, alandaki uzmanlardan sadece bilgi arayanlara kadar geniş bir yelpazedeki insanların merakını ve ilgisini uyandırıyor. Bu nedenle bu makalede Nûreddin Mahmud Zengî'in heyecan verici dünyasına dalacağız, çeşitli yönlerini keşfedeceğiz ve bugünkü etkisini analiz edeceğiz. Şüphesiz bu makale, Nûreddin Mahmud Zengî hakkında daha fazla bilgi edinmek ve onun büyüleyici evrenine dalmak isteyenler için bir başlangıç noktası olacaktır.
Nûreddin Mahmud Zengî | |||||
---|---|---|---|---|---|
![]() | |||||
Zengîler Haleb Atabeyi | |||||
Hüküm süresi | 1128-1146 | ||||
Önce gelen | I. İmâdüddin Zengî | ||||
Sonra gelen | el-Melikü's-Sâlih İmâdüddin İsmâil | ||||
Zengîler Şam Atabeyi | |||||
Hüküm süresi | 1154-1174 | ||||
Sonra gelen | el-Melikü's-Sâlih İmâdüddin İsmâil | ||||
Doğum | 1118 Musul | ||||
Ölüm | 15 Mayıs 1174 (56 yaşında) Şam | ||||
Defin | Nûreddin Medresesi, Şam | ||||
Eş(ler)i | İsmet Hatun | ||||
Çocuk(lar)ı | el-Melikü's-Sâlih İmâdüddin İsmâil | ||||
| |||||
Hanedan | Zengî Hanedanı | ||||
Babası | I. İmâdüddin Zengî | ||||
Dini | Sünni İslam |
Nûreddin Mahmud Zengî (Arapça: نور الدين محمود زنگي, Şubat 1118, Musul - Mayıs 1174, Şam), Büyük Selçuklular'ın Haleb Atabeyi.
Zengî hanedanının bir üyesi olan Nûreddin 1118 yılında dünyaya geldi. 1146 yılında babası I. İmâdüddin Zengî'nin ölümü üzerine devlet eski Türk geleneklerine göre varisler arasında bölündü, bu paylaşım sonunda Musul Seyfeddin Gazi'ye bırakılırken, Nûreddin Mahmud'a da Haleb ve çevresi bırakıldı. 1150 yılında Türkiye Selçuklu Sultanı I. Rükneddin Mesud'un kızıyla evlendi. Oğuzların Avşar boyundandır.
I. İmâdüddin Zengî 1144'te Urfa'yı fethetti ve I. Haçlı seferi sonunda kurulan Urfa Kontluğu'na son verdi. Bu zafer Haçlılara karşı kazanılmış ilk önemli başarıdır. Urfa'nın kaybedilmesi üzerine Avrupa ikinci bir Haçlı seferine hazırlanmıştır. Orta Çağ İslam dünyasının en parlak simalarından olan Nûreddin Mahmud Zengî, babasından devraldığı Haçlılar ile mücadelesinde ağabeyi ve Musul Atabeyi Seyfettin Gazi'yle ve 1148'de ağabeyinin ölümünden sonra yerine geçen küçük kardeşi Kudbeddin Mevdud'le birlikte hareket ederek, Haçlılara karşı İslam cephesini birleştirmiş, II. Haçlı seferinin etkisizleştirilmesine çalışmıştır. Zengîlerin bu fedakarlıkları sonucu Haçlılar daha fazla ilerleme imkânı bulamayarak sahil şeridine sıkışıp kalmışlardır.
Nûreddin, kısa süreliğine Haçlıların eline geçen Urfa'yı ani bir baskınla 1146'da tekrar fethetti, böylece Urfa Kontluğu'nu tekrar diriltme çabası başarısız oldu. Ertesi yıl da Artak ve civarını ele geçirdi. Seyfeddin Gazi ile birlikte Şam'ı kuşatan Haçlılar ile savaştı ve II. Haçlı seferinin başarısızlıkla sonuçlanmasını sağladı. Harim kalesini ele geçirdi, Haçlıları Yağra'da bozguna uğrattı. 1149'da Antakya Prensi Raymond'u Afrin Muharebesi'nde öldürdü.[1] Daha sonra Famiya kalesini zaptetti. Börilerin elinden Şam'ı aldı. 1153'te Yukarı Mezopotamya, Güneydoğu Anadolu ve Suriye'yi tek hakimiyet altında toplayarak sultanlığını ilan eden Nûreddin Mahmud'un prestiji Selçuklu hanedanı'nı gölgede bırakacak kadar arttı.
1152 yılında Urfa kontu II. Joselin'i esir adı ve Halep'te hapsetti. 1154 yılında Şam'a taarruz ederek Mucireddin Abak'in elinden Şam'ı aldı. 1156 yılında Kudüs Kralı III. Baudouin ile bir barış yaptı. Fakat Baudouin'in Türk ve Arap çadırlarına saldırması sonucu bu barış bozuldu. Şam yakınlarında cereyan eden muharebeleri Nûreddin kazandı ve Hristiyan esirleri Banyas'ta öldürülenlere karşılık kılıçtan geçirildi.[2]
Nûreddin Zengî daha sonra 1157'de Kudüs Kralı III. Baudouin'i yenilgiye uğrattı. 1158'de Haçlılara yenildiyse de onları 1164'te Harim'de ağır bir bozguna uğrattı.
1160 yılında Haçlılar, Mısır'ın zayıf durumundan faydalanarak bu bölgeye yönelik saldırılara başladılar. Mısır'daki Fatımi Halifesi, Haçlıların tehdidi karşısında tek başına direnemeyeceğini anlayarak, Haçlılara karşı zaferleriyle tanınan Nûreddin Zengî'den yardım istedi. 1164 yılında, Fatımi Halifeliğini desteklemek amacıyla gönderilen Esedüddin Şirkuh ve yeğeni Selahaddin Eyyubi'nin komutasındaki Zengî güçleri, Haçlıları Mısır'da bozguna uğrattı. Ancak bu zafer, Haçlıların Mısır'a yönelik saldırılarını tamamen durdurmaya yetmedi.
1169 yılında Şirkuh ve Selahaddin, Mısır'a yaptıkları son seferde Haçlıları kesin bir yenilgiye uğrattılar. Bu zaferin ardından Şirkuh, Mısır'da vezir oldu ancak aynı yıl içinde hayatını kaybetti. Şirkuh'un ölümünün ardından Selahaddin Eyyubi yönetimi devraldı. Bu süreçte hem Fatımi Devleti'ni güçlendirdi hem de Nûreddin Zengî'nin emirleri doğrultusunda hareket etti.
Nûreddin Mahmud 1173'te Maraş ve Göksun'u Anadolu Selçukluları'ndan aldı, ancak II. Kılıç Arslan ile anlaşarak şehirleri geri teslim etti. Nûreddin 1174'te Şam'da boğaz iltihabından öldü.[3]
Yerine oğlu el-Melikü's-Sâlih İmâdüddin İsmâil geçti. Bu dönemde Selahaddin Eyyubi ülke topraklarını yavaş yavaş ele geçirmeye başladı. Selahaddin ile mücadele eden Zengîler başarılı olamadı. İsmail, hastalanınca ülkesinin Musul hakimi İzzeddin Mesud'a verilmesini vasiyet etti. 1181'de ölünce Halep kolu sona erdi.
Zengîlerin Oğuzların Avşar boyundan geldiği biliniyor. Zengî devleti dağılınca buradan göç eden bir kısım Avşar boyları Karamanoğulları Beyliğini kurmuşlardır.
Nûreddin Mahmud Zengî, adil bir hükümdar idi. Bu sebeple O'na kendi halkı tarafından el-Emir'ul-Adil (Adil Hükümdar) lakabı uygun görülmüştür. Çocukluğunda iyi bir eğitim alan Nûreddin devlet yönetiminde diplomatik bir üslup kullanmıştır. Uygulamış olduğu usta siyaset sayesinde Müslümanların birliğini sağlamış ve sonradan komutanlarından Selahaddin Eyyubi tarafından gerçekleştirilecek olan Kudüs'ün Fethi'nin zeminini hazırlamıştır.
Nûreddin ileri görüşlü bir liderdi, adımlarını daima geleceği düşünerek atardı. Onun üç hayali vardı. İlki Müslümanları birleştirerek İslam birliğini kurmaktı -ki bunu hayattayken gerçekleştirmiştir-. İkinci hayali yani Kudüs'ün yeniden fethini kendisinden hemen sonra Selahaddin Eyyubi gerçekleştirmiştir. Son hayali ise Konstantiniyye'nin fethi idi, bu fetih de Osmanlı Sultanı II. Mehmed'e nasip oldu.
Nûreddin öğrenime çok önem verdi. Şam, Halep, Hama, Humus ve Baalbek şehirlerinde öğrenim kurumları kurdu. İlk Darul Hadis'i O kurdurdu, kurdurduğu rasathanede güneş saati yaptırdı. Komutanlarına özel önem vermiş ve başta Selahaddin olmak üzere onları gerek kumandanlık ve gerekse siyaset konusunda yetiştirdi. Öldüğünde kendisi tarafından yaptırılan Şam'daki Nuriye Medresesi'ne defnedildi. Şam'da yaptırdığı büyük hastane, devrin en meşhur mütehassıs doktorlarının hizmet verdiği bir sağlık müessesesiydi. Hadis üniversitesi mahiyetindeki ilk dar-ül-hadisi o kurdu ve pek çok kitap vakfetti. Rasathane kurdurarak, Güneş saati yaptırdı. Dindar olup, ilim adamlarının hamisiydi. karargahında dahi Kur’an okutup, hürmetle dinlerdi. ülkesini adaletle idare ettiği için “Melik-ül-adil” lakabıyla tanındı. Haftada iki gün halkın huzuruna çıkarak şikayetleri dinlerdi. haksızlıkların önüne geçmek ve devletin menfaatlerini korumak için, hassas bir haber alma teşkilatı kurdu. haberleşmede güvercinlerden de faydalandı. Kendisinin ve aile çevresinin ihtiyaçlarını, ihsanlarını, şahsi malından karşılardı. ganimetten, alimlerin helal dediklerinden başkasını almaz, altın, gümüş kullanmaz ve ipek giymezdi.
Resmî unvanlar | ||
---|---|---|
Önce gelen: I. İmâdüddin Zengî |
Zengîler Haleb Atabeyi 1146-1174 |
Sonra gelen: el-Melikü's-Sâlih İmâdüddin İsmâil |
Önce gelen: ' |
Zengîler Şam Atabeyi 1154-1174 |
Sonra gelen: el-Melikü's-Sâlih İmâdüddin İsmâil |