Günümüz dünyasında Nemea aslanı toplumun büyük bir kısmı için temel ilgi konusu haline geldi. İster ekonomiye, ister siyasete, kültüre ister insanların günlük yaşamlarına olan etkisi nedeniyle Nemea aslanı gözden kaçmayan bir unsurdur. Tarih boyunca Nemea aslanı bir tartışma, araştırma ve düşünce kaynağı olmuştur ve bugün de alakalı ve güncel bir konu olmaya devam etmektedir. Bu nedenle Nemea aslanı hakkındaki bilgimizi derinleştirmek, onun farklı yönlerini ve boyutlarını anlamak ve hayatımızdaki önemi üzerinde düşünmek çok önemlidir. Bu makalede, Nemea aslanı'in heyecan verici dünyasına dalacağız, farklı yönlerini ve çağdaş dünya üzerindeki etkisini keşfedeceğiz.
![]() Herkül'ü Nemea Aslanını öldürürken tasvir eden Roma Mozaiği | |
Ülke | Yunanistan |
---|
Nemea aslanı, Antik Yunan mitolojisine göre Argolis bölgesinde Nema adındaki vadide yaşayan ve etrafa dehşet saçan; sonunda Herakles tarafından öldürülen aslandır.
Toprak Ana Gaia’dan kök alan canavar yaratıkların soyundan geliyordu. Antik Yunan ve Roma kaynaklarında Aslan burcu ile ilişkilendirilmektedir.[1] Tiryns kralı olan kuzeni Eurystheus’un Herakles'e buyurduğu on iki görevden ilki, Nemea yöresinde dehşet saçan ve yörenin adıyla adıyla anılan Nemea Aslanını öldürüp derisini yüzmekti.
Eurystheus’un Nemea aslanın öldürmekle görevlendirdiği Hereakles, bölgeye giderken aslanın yeri hakkında bilgi almak için bir çoban kulübesinde mola verdi. Molorkos adındaki çoban yas tutuyordu, çünkü oğlu aslanın kurbanı olmuştu. Bildiği kadarıyla Herakles’e aslanın barındığı mağaranın yerini tarif etti. Dediğine göre mağaranın dibi kapalı değildi, yani bir ucundan girip öbüründen çıkılabilen birinde yaşıyordu bu canavar.[2]
Herakles’in geldiği günün akşamı Molorkos, Hera’ya bir koç kurban etmek istedi. Herakles kurban konusunda adama başka bir öneride bulundu: "Otuz gün bekle" dedi, "ben dönmezsem bir kahraman olarak kurbanı bana adarsın, dönersem birlikte Zeus’a adarız onu."
Herakles’in Aslan’ın inini bulması zor olmadı. Mağaranın bir ucunu büyük bir kayayla kapatıp öbür ucunda beklemeğe başladı. Hava kararırken Aslan, ağzında son avı, mağaranın girişine geldi ve oturup avını yemeğe başladı. Herakles Aslan’ı uzaktan öldürmek istedi ama attığı ok göğsüne çarpıp yere düştüğünde hayvanın postuna silah işlemediğini anladı. Karnını doyurup uyuklamaya başlayan Aslan’a bu kez kılıcıyla saldırdığında bir kez daha anladı bunu. Kılıç kurşundan yapılmış gibi bükülüvermişti. En son başvurduğu emektar meşe sopası da hayvanın başında parçalanıp onu sersemletmekten başka bir işe yaramayınca geriye kalan tek silahını kullandı Herakles: kas gücünü. Sersemleyen Aslan’ı mağaranın içine sürüp gırtlağına sarıldı ve kollarının olanca gücüyle boğarak öldürdü onu. Sonra da ölüsünü sırtına atıp Molorkos’un kulübesine doğru yola çıktı.Herakles, tam otuzuncu günde kulübeye vardı. Çoban koçunu Herakles’in onuruna kurban etmeye hazırlanıyordu. Herakles’i ve aslanın leşini görünce sevindi. Koçu birlikte Zeus’a kurban ettiler.[2]
Eurystheus’un buyruğu Aslan’ın derisinin yüzülmesi gerektiğini de içeriyordu. Herakles deriyi yüzmeye gelince işlemeyeceğini bildiği bıçağı yerine Aslan’ın kendi pençelerini kullandı. Yüzdüğü deriyi zırh gibi kuşandı, baş kısmını da miğfer yaptı.
Eurystheus Heraklesi'i bundan sonra simgesi olacak bu kürklü giysisiyle gördüğünde kaçacak delik aradı. Bir daha onun getirdiklerini yakından görmemek için Herakles’i kale duvarlarının dışında tutup buyruklarını habercilerle göndermeye karar verdi. Bazı kaynaklarda Eurystheus’un korunma amacıyla kendine yer altına gömülü, tunçtan bir sığınak yaptırdığı anlatılır.