Günümüz dünyasında Nükleobaz toplumun geniş bir kesiminin büyük ilgi ve alaka gösterdiği bir konu haline geldi. Ekonomi, politika, bilim veya insanların günlük yaşamları üzerindeki etkisi nedeniyle Nükleobaz, çeşitli alanlarda büyük tartışmalara ve analizlere yol açtı. Bu makalede Nükleobaz ile ilgili farklı yönleri ve bakış açılarının yanı sıra onun günümüz dünyasındaki etkisini de inceleyeceğiz. Çeşitli kaynaklar ve yaklaşımlar aracılığıyla bu konuya ışık tutmaya ve konunun önemi ve sonuçlarına ilişkin daha eksiksiz ve derin bir vizyon sunmaya çalışacağız.
Nükleobazlar (veya nükleotit bazları), RNA ve DNA'daki şekerlere bağlı olan, azotlu kimyasal moleküldür. Bunlara adenin, guanin, sitozin, (yalnızca DNA'da bulunan) timin ve (yalnızca RNA'da bulunan) urasil dahildir. Bunlar sırasıyla A, G, C, T ve U olarak kısaltılır. Genetikte bunlara genelde baz olarak değinilir.
Bir DNA dizisi RNA'ya kopyalandığında timinin yerini urasil alır. Bu iki baz birbirine çok benzer, timinin 5' konumundaki metil grubu urasilde eksiktir. Adenin ve guanin, pürin olarak adlandırılan çift halkalı bazlar sınıfına; sitozin, timin ve urasil ise pirimidin olarak adlandırılan tek halkalı bazlar sınıfına aittir. DNA ve RNA dizilerinde pürinler R, pirimidinler Y harfi ile gösterilebilir.
Bir riboz veya deoksiriboz şekerinin 1' karbonuna bağlı bir baz nükleozit olarak adlandırılır. Bir nükleozitin 5' karbonuna bir veya daha fazla fosfat grubu bağlanmış hali nükleotit olarak adlandırılır.
Adenin (A), guanin (G), sitozin (C), timin (T) ve urasil (U) bazlarını taşıyan nükleozitler, sırası ile, adenozin, guanozin, sitidin, timidin ve uridin olarak adlandırılır.
DNA ve RNA sentezlendikten sonra yukarıda sayılan bazların bazıları, belli enzimlerin etkisiyle kimyasal değişime uğrayabilir. DNA'da bulunan tek değişik baz, 5-metilsitozin (m5C)'dir. RNA'da pek çok değişim görmüş baz vardır, bu bazların ait oldukları nükleozitler ların arasında psödouridin (Ψ), dihidrouridin (D), inosin (I), ribotimidin (rT) ve 7-metilguanozin (m7G) sayılabilir.[1][2]
Hipoksantin ve ksantin, mutagen etkisiyle meydana gelen pek çok bazdan ikidisir, her ikisi de deaminasyon (bir amin grubunun hidroksil grubu ile değişmesi) ürünüdür. Hipoksantin adeninden, ksantin ise guaninden meydana gelir.[3] Benzer şekilde, sitozinin deaminasyonundan urasil oluşur.
Bunlar DNA veya RNA sentezi sırasında uzayan zincire dahil edilirler.
Nükleobaz |
![]() Adenin |
![]() Guanin |
![]() Timin |
![]() Sitozin |
![]() Urasil |
Nükleozit |
![]() Adenozin A |
![]() Guanozin G |
![]() Timidin T |
![]() Sitidin C |
![]() Uridin U |
Bunlar değişime uğramış adenozin veya guanozine örnektir:
Nükleobaz |
![]() Hipoksantin |
![]() Ksantin |
![]() 7-Metilguanin |
Nükleozit |
![]() Inosin I |
![]() Ksantosin X |
![]() 7-metilguanozin m7G |
Bunlar sitidin, timidin ve uridinin değişime uğramış hallerine örnektir:
Nükleobaz |
![]() Urasil |
5,6-Dihidrourasil |
![]() 5-Metilsitosin |
Nükleozit |
![]() Psödouridin Ψ |
![]() Dihidrouridin D |
![]() 5-Metilsitidin m5C |
Çok sayıda suni nükleobaz türevi mevcuttur.
En yaygın kullanım alanı fluoresan problardır. bunlar rRNA veya cDNA'nın mikrodizi (mikroarray)'lerde işaretlenmesinde kullanılır.
Bazı araştırma grupları genetik kodu genişletmek için isoguanin veya isositozin gibi fazladan bazları kullanmaya çalışmaktadır. Bazı gruplar ise aynı amaçla 2-amino-6-(2-tienil)pürin ve pirrol-2-karbaldehit gibi fluoresan bazları denemektedir.
Tıpta çeşitli nükleozit türevleri antikanser veya antiviral ilaç olarak kullanılmaktadır. Bu nükleozitler hücre içine alındıktan sonra nükleotitlere dönüşürler, viral polimeraz bu bazları viral nükleik aside dahil edince zincirin uzaması durur, virüs artık kendini çoğaltamaz.