Muzaffer Ozak konusu son zamanlarda büyük ilgi ve tartışma yarattı. Dünya giderek daha teknolojik ve küreselleşen bir geleceğe doğru ilerlerken, Muzaffer Ozak insanların günlük yaşamlarında merkezi bir unsur haline geldi. Muzaffer Ozak, toplum üzerindeki etkilerinden ekonomiye olan etkilerine kadar tüm dünyada tartışma ve tartışma konusu olmaya devam ediyor. Bu makalede, tarih boyunca geçirdiği evrimden günümüz dünyasındaki rolüne kadar Muzaffer Ozak'in farklı yönlerini derinlemesine inceleyeceğiz. Ayrıca, Muzaffer Ozak'in ve onun mevcut toplum üzerindeki etkisinin geniş ve objektif bir vizyonunu sağlamak amacıyla farklı uzmanların konu hakkındaki görüş ve konumlarını analiz edeceğiz.
Muzaffer Ozak | |
---|---|
Doğum | 1916 Karagümrük, İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu |
Ölüm | 1985 (68-69 yaşlarında) İstanbul, Türkiye |
Defin yeri | Karagümrük, İstanbul |
Mahlas | Aşkî |
Milliyet | Türk |
Eğitim | İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi |
Önemli eser | İrşad |
Resmî site | |
Muzaffer Ozak (1916, İstanbul - 13 Şubat 1985, İstanbul), Aşkî mahlasıyla da bilinen Türk vâiz, sahaf, müezzin, mutasavvıf ve Halvetiyye'nin Cerrâhiyye şubesinin 19'uncu postnişînidir.
İstanbul'un Fatih ilçesinin Karagümrük semtinde doğdu. Doğduğu yıl kazanılan bir zafer dolayısıyla Muzaffer adı verildi. Babası Kayı Türkleri'nin Kızılkeçeli aşiretinin Cebeci ve Başağaoğulları kollarından gelen Konyalı Hacı Mehmed Efendi, annesi Ozaklar sülâlesinden Yanbolu Halvetî Tekkesi şeyhi Seyyid Hüseyin Efendi'nin torunu Ayşe Hanım'dır.[1] Küçük yaşta babasını kaybetti. İlk tahsilini babasının medrese arkadaşı Abdurrahman Sâmî Saruhânî'nin himâyesinde yaptı. Fatih Camii Başimamı Mehmed Râsim Efendi'den Kur'ân-ı Kerîm ve tecvid, Gümülcineli Açıkbaş Mustafa Efendi'den Arapça dersleri aldı. Kamil Akdik, Nûri Korman ve İsmail Hakkı Altunbezer'in Güzel Sanatlar Akademisi'ndeki hat ve tezyinat derslerine dinleyici olarak katıldı.
İstanbul'da Ali Yazıcı, Soğanağa ve Karagümrük'te Kefeli Camii'nde müezzinlik yaptı. Kefeli Camii imamı Şâkir Efendi'den sahaflık sanatını öğrendi. Daha sonra Beyazıt Camii'ne müezzin olarak tayin edildi. Buradaki görevinden sonra Vezneciler'de Camcı Ali Camii'ne, orası yıkılınca da Kapalı Çarşı Camii'nde tayin oldu.[2]
1936'da askere çağırıldığı için hem kendisine hem de annesine harçlık bulma amacıyla Fatih Camii avlusunda kitap satmaya başladı. Ardından Sahaflar Çarşısı'nda peyderpey ödemek üzere bir dükkânı 150 liraya devraldı. Askerlik hizmeti için dükkânı öylece bırakıp 1941'de askere gitti. Döndükten sonra sahaflığa devam etti.[3] Ozak ayrıca "Sahaflar Şeyhi" olarak anılmaktaydı.
Ozak, birçok Avrupa ülkesi ve ABD'de dervişleriyle birlikte yaptığı toplu zikirleriyle tanındı. Yaşadığı dönemin dervişleri tarafından "Efendi" unvanıyla anılan Ozak, yazdığı ilahilerde "Aşkî" mahlasını kullanmaktaydı. Hicaz makamındaki Ömrün Bitirmiş Virane miyem - Allâhu Allah güfteli meşhur ilahinin bestesi kendisine aittir.
Ozak'ın Kuzey Amerika'daki en önde gelen müridleri ve halefleri Tosun Bayrak, Lex Hixon ve Philippa de Menil idi.[4]
Hoşsohbet ve fevkalâde nüktedan, anlaşılması zor dinî meseleleri kolayca özetleyip izah etme, konuları ibret alınacak hikâyelerle veciz bir şekilde anlatma ve öğretme yeteneğine sahip bir halk vâizi olan Muzaffer Ozak’ın vaaz ve hutbeleri, konuları ele alış ve sunuş tarzı yabancıların dikkat ve ilgisini çekti. Kudüs, Bağdat, Şam ve Kahire gibi şehirlerde yaptığı tasavvuf sohbetlerini Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, İngiltere, Hollanda, Belçika ve Fransa’da da yapması ve tarikat âyinlerinden örnekler sergilemesi için kültür-sanat festivalleri düzenleyen resmî ve özel kuruluşlardan davetler aldı. 1970’li yılların sonlarından itibaren müridleriyle birlikte bu davetlere katıldı. Bu ülkelerde yaptığı tasavvuf sohbetlerinin dinleyiciler üzerinde bıraktığı tesir kendi yurttaşları üzerindeki tesir kadar müsbet oldu. Bunda heybetli ve etkileyici bir görünüşe sahip olmasının yanında İslâmiyet’e ilgi duyan herkese aşk ile hizmeti görev bilen bir âşık olmasının büyük payı vardır. Nitekim kendisi, Yûnus Emre tarzında yazdığı şiirlerinde kullandığı “Aşkî” mahlası ile bunu ifade etmek istemiştir. [5]
12 Şubat 1985'te İstanbul'da vefat etti.[6]
Ozak'ın şeyhlik makamındaki selefi, 1914'ten 1966'ya kadar tarikatın 18. postnişini olan İbrahim Fahreddin Şevki Efendi (1885–1966); halefi ise 1985'ten 1999'a kadar tarikatın 20. postnişini olan Safer Dal Efendi'ydi (1926–1999).