Bu yazımızda hem uzmanlar hem de hayranlar arasında büyük ilgi ve tartışma yaratan Marksist arkeoloji konusuna değineceğiz. Uzun süredir Marksist arkeoloji, coğrafi ve kültürel engelleri aşan bir konu olarak çeşitli alanlarda çalışma ve araştırma konusu olmuştur. Tarih boyunca Marksist arkeoloji, bireysel kararlardan önemli dünya olaylarına kadar her şeyi etkileyerek birçok insanın hayatında önemli bir rol oynamıştır. Bu analiz aracılığıyla, Marksist arkeoloji'in toplumumuz üzerindeki önemini ve etkisini anlamaya çalışacak, aynı zamanda onun bugünkü anlamını ve geçerliliğini daha derinlemesine incelememize olanak tanıyan yeni perspektifleri ve yaklaşımları keşfetmeye çalışacağız.
Marksist arkeoloji, arkeolojik yaklaşımların marksizm düşüncesi ile bağlantılı ele alındığı bir kuramdır.
Bu alanda Karl Marx ve Friedrich Engels hiçbir şey yazmamış olmasına rağmen, 20 yüzyılda Sovyetler Birliği'nde öne atılmıştır. Gordon Childe bazı çalışmalarında bu kuramı kullanmıştır ve onun ileri sürdüğü tarım devrimi kavramının sonraları marksist arkeoloji alanının oluşmasına büyük katkısı olmuştur. Ian Hodder bu kuramı yazdığı bir makalesinde şiddetle eleştirmiştir.[1]