Günümüz dünyasında Element simgesi, gezegenin her köşesinde milyonlarca insanın dikkatini çeken bir konudur. Element simgesi gerek tarihsel önemi, gerekse çağdaş toplumdaki önemi ya da geleceğe etkisi nedeniyle kimseyi kayıtsız bırakmayacak bir konudur. Yıllar geçtikçe, Element simgesi tartışmaya, kapsamlı çalışmaya ve ayrıntılı analize konu olmuş ve bunun sonucunda çok çeşitli görüş ve bakış açıları ortaya çıkmıştır. Bu yazıda, dünya çapında ilgi ve merak uyandırmaya devam eden bir konuya ışık tutmak amacıyla Element simgesi'in kökeni ve evriminden bugünkü etkisine kadar farklı yönlerini inceleyeceğiz.
Element simgesi, her elemente ait bir ya da iki harften oluşan simgelerin, uluslararası geçerliliği vardır.
Çok az sayıda elementin bilindiği zamanlarda, elementler, Platon'un Antik Yunanların kullandığı toprak-hava-su ve ateş sembollerinden yaptığı uyarlamalarla simgeleniyordu. Daha sonra yeni elementler keşfedildikçe, tüm elementlerin eninde sonunda "altın"a dönüşeceği düşüncesinden yola çıkan simyacılar tarafından, güneş (altın) merkezli sistemdeki her gezegenin adı, bir elemente verildi. O dönemde bilinen elementlerin bazılarının "simya" sembolleri kullanılıyordu.
Atom kuramıyla tanıdığı John Dalton, elementlerin simgelenmesi konusunda, çemberlerden oluşan sembollerin kullanılmasını önerdi. En sonunda, 1813 yılında, Jon Jakob Berzelius isimli araştırmacı, elementlerin adları temel alınarak simgelenmesi fikrini ortaya attı. Hâlâ kullanılmakta olan bu yönteme göre: