Günümüz dünyasında Cezalandırıcı adalet geniş bir kitlenin büyük önem verdiği ve ilgi duyduğu bir konu haline geldi. Cezalandırıcı adalet ister mesleki, ister akademik, ister kişisel alanda her yaştan ve meslekten bireylerin ilgisini çekmektedir. Etkisi ve geçerliliği tarih boyunca uzanır ve günümüz toplumunu etkileyen çeşitli yönleri kapsar. Bu makalede Cezalandırıcı adalet'in kökeni ve evriminden farklı bağlamlardaki sonuçlarına kadar birçok yönünü ayrıntılı olarak inceleyeceğiz. Derin ve kapsamlı bir analiz yoluyla, düşünmeye ve anlamaya davet eden kapsamlı bir bakış açısı sağlamak amacıyla Cezalandırıcı adalet'in karmaşıklıklarına ve boyutlarına ışık tutması amaçlanmaktadır.
Cezalandırıcı adalet, suçun temeline inmeden 'suç' olmasına odaklanan ve faile eş değer yaptırım uygulayan bir yaklaşımdır. Suç işlerken rasyonel olan kişileri bu eylemlerden vazgeçirebilmek için o eylemin doğuracağı faturanın ağırlaştırılması yani kişinin yeteri şiddette cezalandırılması gerekmektedir. İntikamın aksine, cezalandırıcı adalet kişisel değildir, doğal sınırları vardır, başkalarının acılarından zevk almaz.[1][2] Cezalandırıcı adalet, suçlunun caydırılması, sürgün edilmesi ve rehabilitasyonu gibi diğer cezalandırma yaklaşımlarıyla çelişir.
Cezalandırıcı adalet'in bazı amaçları şunlardır:[3]
Cezanın para cezası içermesi durumunda teori, suçlunun mali durumunun dikkate alınmasına izin vermiyor ve bu durum, yoksul bir bireyin ve bir milyonerin aynı tutarı ödemeye zorlanabileceği durumlara yol açıyor.[4] Böyle bir para cezası, gelir düzeyi düşük suçlu için ceza niteliğindeyken, milyoner için önemsiz olacaktır. Pek çok yargı alanı, para cezasının miktarını yalnızca suça değil aynı zamanda suçlunun gelirine, maaşına ve ödeme kabiliyetine dayandıran Avrupa Birliği'nin cezai eşitlik vurgusu gibi değişkenleri kullanmaktadır.
retributive justice revenge.