Bu makalede, Bağdat Kuşatması (1625-1626) konusunu, çevremiz üzerindeki önemi ve etkisi konusunda daha geniş ve daha kapsamlı bir vizyon sağlamak amacıyla farklı perspektiflerden inceleyeceğiz. Tarihini, günümüz toplumundaki etkilerini ve gelecekteki olası gelişmelerini öğreneceğiz. Multidisipliner bir yaklaşımla Bağdat Kuşatması (1625-1626)'e kültürel, ekonomik, teknolojik ve bilimsel yönler dahil olmak üzere farklı açılardan yaklaşacağız. Ayrıntılı ve kapsamlı bir analiz aracılığıyla, okuyucuya Bağdat Kuşatması (1625-1626) hakkında kapsamlı bir bakış sunmayı ve onları bu büyüleyici konu üzerinde düşünmeye ve tartışmaya katılmaya davet etmeyi umuyoruz.
Bağdat Kuşatması (1625-1626) | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
1623-1639 Osmanlı-Safevî Savaşı | |||||||
![]() 17. yüzyılda Bağdat Kalesi | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
![]() |
![]() | ||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||
![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() ![]() | ||||||
Güçler | |||||||
60-70.000 | 60-70.000 | ||||||
Kayıplar | |||||||
Ağır | Ağır |
Bağdat Kuşatması (13 Kasım 1625-3 Temmuz 1626), 1623-1639 Osmanlı-Safevî Savaşı'nda bir evre. Hafız Ahmed Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu 1623'te İranlıların eline geçen Bağdat'ı 7 ay 20 gün kuşatmasına karşın geri alamadı.
Serdar-ı ekremliğe tayin edilen sadrazam Hafız Ahmed Paşa 5 Mayıs 1625'ten itibaren Bağdat’ı geri almak amacıyla Diyarbakır’da sefer hazırlıklarına ve kuvvet toplamaya başladı. Bununla birlikte, kuşatma için yeterli olmayan top ve kuşatma gereçleriyle Bağdat'a doğru ilerledi.
Bağdat'taki Safevî muhafızların Meşhed’e Hüseyin’in türbesini ziyarete gittiklerini öğrenen Ahmed Paşa bu muhafızların dönüş yolunu kesmek için Diyarbekir Beylerbeyi Murad Paşa ve Anadolu Beylerbeyi İlyas Paşa komutasında 15.000 kişilik bir birliği ileri sürdü. Kendisi de ordunun ana kısmıyla Mardin ve Musul üzerinden 1625 Ekim'inde Kerkük’e, Kasım'da ise Bağdat önlerine ulaştı ve kaleyi kuşatma altına aldı.
Bütün hazırlıklar tamamlandıktan sonra Eylül ayı başında Bağdat üzerine hareket eden Osmanlı ordusu yaklaşık bir aylık yürüyüş sonrasında Mardin üzerinden Musul'a ulaştı.[1] Hafız Ahmed Paşa Şah Abbas'ın Bağdat'taki Safevî garnizonunu takviye etmeye hazırlandığını öğrenmesi üzerine Bağdat üzerine yürüyüşü sürdürdü. Ordu 10 Kasım'da Bağdat önlerine vardı ve toplar hemen uygun yerlere yerleştirilerek kalenin dövülmesine başlandı.[2] Rumeli Beylerbeyi Gürcü Mehmed Paşa, Anadolu Beylerbeyi Hacı İlyas Paşa, Maraş Beylerbeyi Nogay Paşa, Sivas Beylerbeyi Tayyar Mehmed Paşa ve Karaman Beylerbeyi Çerkes Hasan Paşa komutasındaki eyalet askerleri de 12 Kasım itibarıyla metrislere girdilerse[3] de Safevîlerin kaleden yoğun top ve tüfek ateşine maruz kaldılar. Garnizon komutanı Safi-kulu Han'ın da metrislere yönelik huruç hareketleri üzerine, Hafız Ahmed Paşa Murad Paşa'yı metrislerin korunmasıyla görevlendirdi.
Topların yetersizliği nedeniyle surlara yeterince hasar veremeyen Osmanlı ordusu lağım faaliyetine giriştiyse de bunda da başarılı olamadı. Şah Abbas'ın takviye kuvvetinin yaklaştığını hesaplayan Hafız Ahmed Paşa iki aylık topçu ve lağım faaliyetinden sonra ordusunu genel taarruza geçirdi. 21 Ocak 1626 tarihindeki genel taarruz Safevîlerin şiddetli direnişi sonucunda başarısız oldu.
Şah Abbas ise 29 Mart 1626 tarihinde ordusuyla Diyala Nehri kıyısına geldi. Bunun üzerine Hafız Ahmed Paşa harp meclisini topladı. Halep Beylerbeyi Mustafa Paşa çekilmekten yanayken, yeniçeriler ve sipahiler kuşatmanın devamını istediler. Hafız Ahmed Paşa kuşatmanın devamına karar verirken, ordunun gerisini güvence altına almak için cephe gerisine hendekler kazdırdı.[4]
Bunun üzerine, Zeynel Han Safevî ordusunun geçişini sağlamak için Diyala Nehri üzerine köprü kurdu. Bu faaliyeti ve Safevî ordusunun nehri geçişini engellemek için 10.000 asker ve yedi topla gönderilen Diyarbekir Beylerbeyi Murad Paşa ve Anadolu Beylerbeyi İlyas Paşa başarılı olamadı. Bu başarısızlık üzerine Hafız Ahmed Paşa Şah Abbas'la elçi teatisine girerek Bağdat'ı sulh yoluyla ele geçirmeye çalıştıysa da sonuç alamadı.
Bunun üzerine Zeynel Han 30.000 İran askeriyle Diyala Nehri'ni geçip Osmanlı ordusuna taarruz etmeye niyetlendiyse de, siperlerinde savunma pozisyonunda bulunan Türk askerlerinin direncini kıramayacağını görünce geri çekildi.
Bunun üzerine Safevî ordusu Osmanlı ordusunun ikmal hatlarını kesmeye yöneldi. Şah Abbas'ın bu planı başarılı oldu ve Musul'un Bağdat çevresindeki Osmanlı ordusuyla bağlantısı hem nehir hem de karadan kesildi. Buna mukabil, Safevîlerin Bağdat'a sızmaya çalışan birlikleri ise Rumeli Beylerbeyi Gürcü Mehmed Paşa tarafından yenilgiye uğratıldı.[5]
Bununla birlikte, Şah Abbas Osmanlı ordusunu kesin bir taarruzla geri atmak ve Bağdat'ı kurtarmak konusunda kararlılığını sürdürdü. Mayıs'ta 10 günlük bir hazırlıktan sonra 7 Haziran 1626'da Zeynel Han komutasındaki Safevî ordusu yeni bir taarruza girişti. Osmanlı ordusu için yenilgi kaçınılmaz görünürken ikindi vakti kopan bir fırtına ortalığı toza bulayınca muharebeyi sürdürme olanağı kalmadı ve taraflar geri çekildiler.[6]
Haziran sonunda Safevîler kaledeki garnizona bir miktar zahire gönderebildilerse de Safevî ordusu üç muharebe sonucunda ağır kayıplara uğramıştı. Keza Osmanlı ordusu da havaların ısınmasıyla askerler arasında baş gösteren salgın hastalıklar, zahire ve mühimmat konusundaki sıkıntıların had safhaya ulaşması nedeniyle kuşatmaya devam edemeyecek bir noktaya gelmişti. Bunun üzerine taraflar tekrar diplomatik görüşmelere geçtiler. Safevîler Bağdat'ın kendilerine bırakılmasını talep ettilerse de Hafız Ahmed Paşa bunu kesin bir dille reddetti. Bunun üzerine Safevî tarafı bu defa Bağdat'ın teslimi karşığında Fırat'ın doğusunun terkini talep ettiler. Bu görüşmeler sürerken Osmanlı askerleri isyan ederek Hafız Ahmed Paşa'yı kuşatmayı kaldırarak geri dönmeye zorladılar. Son lağım faaliyetinin de başarısız olmasıyla Ahmed Paşa 3 Temmuz 1626'da kuşatmayı kaldırdı.[7]
Ağırlıklarını yakan, nehre atan ya da gömen Osmanlı ordusu düzenli bir şekilde çekilirken takip etmeye çalışan Safevî birliklerini yenilgiye uğrattı. 20 günlük bir yürüyüşün ardından Temmuz sonunda Musul'a varan Osmanlı ordusu, ardından Diyarbakır'a çekildi.
Her ne kadar Padişah IV. Murad kuşatmanın başarısızlığını başlangıçta Hafız Ahmed Paşa'ya yüklemediyse de, zaman içinde Saray içinde oluşan baskı sonunda 1 Aralık 1626'da Ahmed Paşa'yı Sadrazamlıktan azletti ve yerine Kayserili Halil Paşa getirildi. Halil Paşa'nın müteakip sefer mevsimindeki (1627) ilk hedefi ise Bağdat'ın geri alınması değil, yeniden isyan ederek cephe gerisini tehlikeye sokan Abaza Mehmed Paşa'nın dize getirilmesi oldu.