Bu yazıda Arnavutluk-Sırbistan ilişkileri'den ve onun modern toplum üzerindeki etkisinden bahsedeceğiz. Arnavutluk-Sırbistan ilişkileri bugün büyük önem taşıyan bir konudur ve çeşitli alanlarda sürekli tartışmalara yol açmıştır. Arnavutluk-Sırbistan ilişkileri, ortaya çıkışından bu yana hem uzmanların hem de hayranların ilgisini çekti ve ona anlam ve anlayış kazandırmaya çalışan sonsuz görüş ve teoriler üretti. Yıllar boyunca Arnavutluk-Sırbistan ilişkileri, gerçek anlamını ve günlük yaşam üzerindeki etkilerini deşifre etmeye çalışan çalışmaların, araştırmaların ve analizlerin konusu olmuştur. Bu makalede Arnavutluk-Sırbistan ilişkileri'e ve onun çağdaş dünyadaki rolüne dair farklı bakış açılarını inceleyeceğiz, onun birçok yönünü ve içinde yaşadığımız gerçekliği nasıl şekillendirdiğini analiz edeceğiz.
![]() | |
![]() Arnavutluk |
![]() Sırbistan |
---|
Arnavutluk ve Sırbistan arasındaki ilişkiler, bir dizi tarihi ve siyasi olay nedeniyle karmaşık ve büyük ölçüde düşmanca olmuştur.
Arnavutluk'un Belgrad'da büyükelçiliği vardır.[1] Sırbistan'ın Tiran'da büyükelçiliği vardır.[2] Her iki ülke de Avrupa Konseyi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Orta Avrupa Serbest Ticaret Anlaşması (CEFTA) ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'nın (KEİ) tam üyesidir.
Geç Osmanlı döneminde, Sırp diplomat Ilija Garašanin, "Doğu Sorunu'na" sözde çözüm olarak Arnavut Katolik unsurunu elde etmek amacıyla Mirdita'nın başrahibi Monsenyör Gasper Krasniqi ile temasa geçti.[3] Ancak amaçları farklıydı. Garašanin bu temasları bir Sırp çıkışının Adriyatik Denizi'ne çıkışının gerçekleştirilmesi için bir araç olarak görürken, Krasniqi, Sırbistan'ın Arnavutluk'un siyasi özgürlüğü ve bağımsızlığı için Türklere karşı başta Mirdita olmak üzere Arnavut Katolik topluluğunun bir devrimini organize etmesine yardımcı olmak için çaba sarf etti.
Balkan Savaşlarının başlangıcında, Sırp siyasetinin önemli stratejik hedeflerinden biri, Adriyatik Denizi'ne bir koridor elde etmekti, bu nedenle niyeti, müttefiki Yunanistan Krallığı ile ortak bir sınırı paylaşmak ve böylece bağımsız Arnavut devletini inkâr etmekti.[4][5] Birinci Balkan Savaşı'nda Arnavutlar ulusal bir devlet için savaştılar. Ancak bu mücadele büyük ölçüde milis operasyonları ve gerilla taktikleriyle sınırlıydı.
II. Dünya Savaşı sırasında, Yugoslavya Halk Kurtuluş Ordusu ile Arnavutluk Halk Kurtuluş Ordusu arasında çok yakın bir işbirliği gelişti. Arnavutluk Halk Ordusu 1944'te ülkede iktidara geldi. Demokratik Federal Yugoslavya, Nisan 1945'te Arnavutluk'un yeni hükûmetini tanıyan ilk ülke oldu.[6]
Yugoslavya, Arnavutluk, Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan'ı içerecek bir Balkan federasyonu yaratmaya yönelik komünist planlar vardı. Ancak, Informbiro 1948 kararından sonra Arnavutluk, Yugoslav komünistleriyle ilişkilerini kopardı, çünkü Enver Hoca, Joseph Stalin yönetiminde Sovyetler Birliği'ne sadık kaldı.
NATO'nun Kosova'daki bombalama kampanyasından sonra, Arnavutluk onları destekledi ve bu da Sırbistan-Karadağ'ın Arnavutluk ile diplomatik ilişkilerini kesmesiyle sonuçlandı.[7][8]
Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, Sırbistan'ı ziyaret etti ve 1947'de Arnavut diktatör Enver Hoca'nın Yugoslavya Cumhurbaşkanı Josip Broz Tito ile yaptığı görüşmeden bu yana iki ülke liderliği arasında türünün ilk toplantısı için 10 Kasım 2014'te Sırbistan Başbakanı Aleksandar Vučić ile bir araya geldi. Ancak Rama'nın Kosova'nın bağımsızlığının "inkar edilemez" ve "saygı duyulması gerektiğini" söylemesi ve Vučić'in onu "provokasyon" yapmakla suçlaması aradaki öfkeyi alevlendirdi.[9]
Aralık 2008'de Sırp polisi, Kosova sınırındaki Arnavut nüfuslu bir bölgede Kosova Kurtuluş Ordusu'nun (KLA) on eski üyesini tutukladı. Sırbistan'ın savaş suçları savcılığı, on KLA üyesinin Haziran ve Ekim 1999 arasında Kosova'da 51 kişiyi öldürdüğü ve 159 sivili kaçırdığına dair elinde kanıt olduğunu belirtti.[10]
|url=
value. Boş.