Günümüz dünyasında Arles'daki Langlois Köprüsü büyük ilgi gören ve tartışılan bir konudur. Teknolojinin ve küreselleşmenin ilerlemesiyle birlikte Arles'daki Langlois Köprüsü daha önce görülmemiş bir önem kazandı ve toplumun ve günlük yaşamın farklı yönlerini etkiledi. Arles'daki Langlois Köprüsü, siyasete ve ekonomiye etkisinden kültür ve eğitime etkisine kadar kamuoyunun gündeminde yer alan önemli bir konu haline geldi. Bu makalede, Arles'daki Langlois Köprüsü'i çevreleyen çeşitli perspektifleri ve tartışmaları inceleyerek onun çağdaş dünyadaki önemini ve sonuçlarını analiz edeceğiz.
![]() | |
![]() | |
Sanatçı | Vincent van Gogh |
---|---|
Yıl | 1888 |
Tür | Tuval üzerine yağlı boya |
Boyutlar | 49.5 cm × 64.5 cm (19.5 in × 25.4 in) |
Konum | Wallraf-Richartz Müzesi, Köln, Almanya |
Arles'daki Langlois Köprüsü, Vincent van Gogh'un dört yağlıboya ve bir suluboya tablosuyla dört eskizinin konusu olmuştur. Van Gogh'un Güney Fransa'nın Arles kentinde yaşadığı 1888 yılında yapmış olduğu bu eserler, ressamın biçimsel ve yaratıcı yönlerinin birleşmesini temsil etmektedir. Van Gogh, perspektifi resmederken kesin çizgiler ve açılar yaratmak için Lahey'de üretip kullandığı perspektif çerçevesini kullanmıştır.
Van Gogh, uyumlu ve bütünlüklü bir görüntü yaratmak için renkleri basit bir şekilde kullanmasından da anlaşılacağı üzere, Japon tahta baskılarından etkilenmiştir. Mavi ve sarı gibi zıt renkler, eserlere canlılık katmak için kullanılmıştır. Işığın yansımasını tasvir etmek için renkleri kullanarak, impasto ile resim yaptı. Tablonun konusu ise bir su kanalı üzerindeki açılır kapanır köprüydü ve bu köprü, ressama memleketi Hollanda'yı hatırlatmaktaydı. Vincent, köprüyü resmeden çalışmalarını bitirdikten sonra kardeşi Theo'ya tablolardan birini çerçeveletip Hollanda'daki bir sanat simsarına göndermesini istedi.
Günümüzde, yeniden inşa edilmiş olan Langlois Köprüsü'nün adı artık Pont Van-Gogh'tur. (Fransızca: Van Gogh Köprüsü)
Van Gogh, Langlois Köprüsü tablolarını ve çizimlerini/eskizlerini yaptığında 35 yaşındaydı. Güney Fransa'daki Arles'da[1] yaşıyordu ve kariyerinin zirvesindeydi; en iyi eserlerinden bazılarını burada üretti:[2] ayçiçekleri, tarlalar, çiftlik evleri ve Arles, Nîmes ve Avignon bölgelerindeki insanlar.[3] Van Gogh için verimli bir dönemdi: 15 aydan kısa bir sürede[4] yaklaşık 100 çizim yaptı, 200'den fazla tablo üretti ve 200'den fazla da mektup yazdı.[5]
Arles kırsalındaki kanallar, asma köprüler, yel değirmenleri, sazdan çatılı evler ve geniş tarlalar, Van Gogh'a Hollanda'daki yaşamını anımsatıyordu. Arles; ona aradığı teselliyi ve parlak güneşi getirmiş, daha canlı renkler, yoğun renk zıtlıkları ve çeşitli fırça darbeleriyle resim yapmayı keşfetmesi için gerekli koşulları sağlamıştır. Ayrıca Hollanda'da almış olduğu sanat eğitiminin yöntemlerini yeniden uygulamaya başladı; özellikle çizimlerinde kamış kalem kullandı.[6]
Langlois Köprüsü, Arles'dan başlayıp Bouc'a değin uzanan su kanalındaki geçiş noktalarından biriydi.[7] Çift kirişli açılır kapanır köprü, 19. yüzyılın ilk yarısında inşaa edildi. Köprü, Akdeniz'e genişletilen kanallar ağı üzerindeki su ve yol trafiğini yönetmek için yapılan havuzlar ve köprülerden bir tanesiydi. Arles'ın hemen dışında bulunan köprü, resmi olarak "Pont de Réginel" ismiyle adlandırılıyordu ancak halk arasında köprü bekçisinin adına izafeten "Pont de Langlois" olarak biliniyordu.[8][9] Orijinal asma köprü, 1930'da kaldırıldı ve yerine betonarme bir körpü yapıldı. Ancak, betonarme köprü 1944'te Fransa'yı terk eden Almanlar tarafından havaya uçuruldu; bir Akdeniz bir limanı olan Fos-sur-Mer'deki köprü hariç, kanal boyunca uzanan diğer tüm köprüler de bu dönemde yıkıldı. Fos Köprüsü; Langlois Köprüsü'nün bulunduğu yere taşınmak üzere 1959'da söküldü ancak yapısal zorluklar nedeniyle, orijinal yerinden birkaç kilometre uzaktaki Montcalde Havuzu'nda yeniden kuruldu.[10][11]
Vincent van Gogh, kardeşi Theo'ya yazdığı mektuplara göre, 1888 Mart'ının ortalarında Langlois Köprüsü yakınlarında çamaşır yıkayan kadınları konu alan bir eskiz hazırlamaya başladı[12] ve 2 Nisan civarında da köprünün başka bir tuvalini yapmaya başladı.[13] Bu, Arles kanalının üstünden geçen Langlois Köprüsü'nü resmettiği birkaç versiyonun ilkiydi.[9]
Van Gogh'un Langlois Köprüsü'nü konu alan eserleri üzerine çalışan ve Van Gogh ve Gauguin: Kutsal Sanat Arayışı adlı kitabı yazan müellif Debora Silverman, eserler için "Van Gogh'un köprü tasvirleri, Japonist göndermelerle harmanlanmış tuhaf bir nostalji çalışması olarak değerlendirilmelidir." yorumunu yapıyor. Van Gogh, köprüyle alâkalı tablo ve eskizlerin yapımına "manzaradaki bu zanaat düzeneğinin yapısı, işlevi ve bileşen parçalarına ciddi ve devamlı bir şekilde" yaklaşmıştır.[14]
Van Gogh, Arles'de yaşarken Lahey'de yaptırdığı perspektif çerçevesini tekrar kullanmaya başladı. Alet, yakınlardaki nesnelerin uzaktaki nesnelerle oranını karşılaştırmak maksadıyla açık hava gözlemlerinde kullanıldı. Langlois Köprüsü'nün özne olduğu eserlerin bazıları çerçevenin yardımıyla yapılmıştır. Çerçevenin kullanımı, ressamın "asma köprüyü bir mekanizma olarak keşfetmesini derinleştirdi."[15]
Langlois Köprüsü, Van Gogh'a Hiroshige'nin Büyük Köprü'de Ani Sağanak baskısını hatırlattı.[16] Japon ahşap baskılarından esinlenen Van Gogh, Japon sanat eserlerindeki teknikleri kendi eserlerine entegre etmeye çalıştı. Langlois Köprüsü hakkında Émile Bernard'a yazdığı bir mektupta şunları söylemektedir: "Japonlar kendi ülkelerinde hiçbir ilerleme kaydedemiyorlarsa bile, sanatlarının Fransa'da devam ettiğinden şüphe edilemez." Van Gogh'un Japon estetiğine sahip olan Langlois Köprüsü tabloları, uyumlu ve bütünlüklü bir görüntü yaratmak için basitleştirilmiş bir renk kullanımını yansıtır. Hareketi ima etmek için ana hatlar kullanılmıştır. Ressam, daha az renk tonu kullanıp birden fazla ince renk çeşidini tercih etti. Langlois Köprüsü, Van Gogh'a Hiroshige'nin Büyük Köprü'de Ani Sağanak eserini anımsatmıştı. Bu durum, ressamı etkiledi ve onu mavi gökyüzüne karşı sarı desenler gibi renk kalıpları kullanmaya yöneltti; bu renkler Japon baskılarının canlılık duygusunu[16] ve Güney Fransa'daki ışığın canlı kalitesini[17] yaratmak için seçildi. Bu yaklaşımlar daha güçlü bir etki yarattı ve kırsal yaşam tarzının daha basit, ilkel niteliğini tasvir etti.[18]
Arles'daki Langlois Köprüsünde Çamaşırcı Kadınlar, van Gogh'un en ikonik ve en sevilen resimlerinden biridir ve Arles döneminin ilk şaheseri olarak kabul edilir.[19] Tablo, kanal kıyısındaki yaygın faaliyetleri tasvir eder. Küçük boyutlardaki sarı bir at arabası köprüyü geçerken, önlüklü ve rengarenk şapkalı bir grup kadın kıyıda çamaşır yıkamaktadırlar.[12][13] Van Gogh, bu eserinde renk teorisi ve "eş-zamanlı kontrastlar yasası"[20] hakkındaki bilgi birikimini ustalıkla kullanmıştır. Çimenler, kırmızı-turuncu ve yeşil renkli fırça darbeleriyle tasvir edilmiştir. Köprüde, gökyüzünde ve nehirde sarı ve mavi tamamlayıcı renkler kullanılmıştır. Tamamlayıcı renklerin kullanımı her rengin etkisini yoğunlaştırarak "canlı ve renksel olarak birleşik bir bütün" yaratmıştır.[21]
"Manevi Bilgeliğin Peşinde: Vincent van Gogh ve Paul Gauguin'in Fikirleri ile Sanatları" adlı eserin yazarı Naomi Mauer,[22] van Gogh'un bu tablodaki teknik ve sanatsal işçiliğini anlatıyor:
"Düzensel olarak, köprünün dikey ve yatay geometrisi ve suda yansıması, tuvale klasik bir simetri ve denge kazandıran büyük bir merkezi haç yaratır. Yukarıdaki gökyüzü şeritleri ve aşağıdaki kıyı tarafından yansıtılan ve kuşatılan bu merkezi geometrik çerçeve, tepenin ve kıyının büyük dalgalı kıvrımı, suyun dairesel dalgalanmaları eşliğinde çamaşırcı kadınların yuvarlak topuzları ve sağdaki esnek, hafif eğri otlarla rahatlatılır ve canlandırılır. Langlois Köprüsü, hem biçimsel hem de renkser olarak Vincent'ın doğayı temel renksel ve biçimsel unsurlarına soyutlamasını ve bu bileşenlerden insanlığın ve eserlerinin mükemmel bir şekilde bütünleştiği, uyumlu bir halde iç içe geçmiş bir birlik yaratmasını gösterir."[21]
Van Gogh, suluboya çalışması olan Arles'daki Langlois Köprüsü (F1480) eserinde, köprünün donanımını, örneğin demir destekler, teçhizat ve zincir kasnakları gibi ayrıntılarını suluboyayla kesin bir şekilde aktarmayı başarmıştır.[23]
Van Gogh, tabloyu yaparken konuya ve anlatmak istediklerine göre farklı teknikler kullanmıştır. Ön plandaki çimenler ve yol süratle boyandı. Bununla birlikte, köprü daha ayrıntılı olarak resmedildi[9][24][25] ve açıkça görülen taş iskeleler ve ahşap kirişler mevcuttu. Köprü platformunu kaldırmak için kullanılan halatlardaki ayrıntılar, bunların ahşap kaldırma tertibatına bağlı olduğunu göstermektedir. Van Gogh, köprünün sudaki yansımasına da dikkat etmiştir. Uzakta başka bir asma köprü daha bulunmaktadır.[9]
Van Gogh, tabloyu "komik bir şey... Her gün yaratmayacağım" sözleriyle nitelendirdi.[9][26] Bu tablonun geçtiği yerin atmosferinde ona memleketini hatırlatan bir şeyler vardı.[3][27] Kardeşi Theo'dan tablonun daha eski bir versiyonunu mavi ve altın sarısıyla çerçevelemesini (ön tarafta mavi, yan tarafta altın rengi olacak şekilde) ve bunu Hollanda'da Tersteeg[9] adlı bir sanat simsarına sunmasını istedi.[13][28] Tersteeg, van Gogh ve kardeşi Theo'yu Lahey'de yaşadıkları dönemden tanımaktaydı. Van Gogh'un erken dönem sanatsal ilgi alanlarını besledi ancak van Gogh'un Sien adında bir fahişeyle yaşamaya başlamasından sonra ilişkileri bozuldu.[29]
Ressam ve eserleri hakkında önemli bir merkez olan Van Gogh Müzesi, bu tablonun (F400) üç tablodan oluşan serinin sonuncu tablosu olduğunu iddia ediyor[9] fakat sanat tarihçisi Debora Silverman, çalışmalarında ana hatlarıyla belirttiği gibi dört yağlıboya tablo ve beşinc olarak da bir suluboya tablo tespit etmiştir.[14]
Almanya'nın Köln kentindeki Wallraf-Richartz Müzesi'nde[30] mevcut olan Arles'daki Langlois Köprüsü, Langlois Köprüsü'nü elinde bir şemsiye tutarak köprüyü geçmekte olan bir kadın ile onun ilerisinde hareket eden bir at arabasıyla tasvir ediyor. Kanaldaki su, köprüyü ve gökyüzündeki birkaç bulutu belli belirsiz yansıtıyor. Van Gogh, ışığı tıpkı gözümüzle gördüğümüz halindeki gibi yansıtabilmek için impasto boya ve renk kullanıyor. Taş destekler arasında hareketli bir orta bölümü bulunan açılır köprünün iki yanında iki uzun servi ağacı ve beyaz bir ev bulunmaktadır.[31]
Van Gogh, Arles'a gelişinden kısa bir süre sonra, kardeşinden Armand Cassagne'nin Çizim Alfabesi Rehberi adlı eserinin bir kopyasını kendisine göndermesini istedi. Bu isteği, Langlois Köprüsü'nün çizimleri ve tablolarında kullandığı perspektif çerçevesi gibi temel çizim uygulamalarına geri dönme isteğinden kaynaklandı.[32] Ressamın arkadaşı Émile Bernard'a yazmış olduğu 18 Mart 1888 tarihli bir mektup, köprünün bir eskizini (JH 1370) ve benimsemeyi düşündüğü renk şemasını içermekte olup; van Gogh'un tablosuna hazırlık olarak taslak ve çizim yaptığını açıkça göstermektedir. Mektubun devamında, kentin (Arles) "asma köprüsünün garip silüetini devasa sarı bir güneşe nasıl yansıttığından" bahsetmiştir.[33]
İngiliz yazar Arthur C. Clarke, 2001: Bir Uzay Destanı adlı romanında Van Gogh'un Arles Köprüsü tablosundan söz etmiştir. Romanda, David Bowman adlı karakter, Stargate'ten geçtikten sonra "şık, isimsiz bir otel süitinin" oturma odasını incelerken tabloyu (Andrew Wyeth'in Christina's World adlı tablosuyla birlikte) fark eder. Ancak tablo romandan uyarlanmış olan filmde yer almamıştır.
Arjantinli müzisyen Luis Alberto Spinetta, en ünlü şarkılarından biri olan "Cantata de puentes amarillos" (İspanyolca: "Sarı Köprüler Kantatı") adlı eserinde bu tabloya atıfta bulunmuştur. Spinetta, van Gogh'un Theo'ya yazdığı mektuplara, Fransız şair Antonin Artaud'nun "Van Gogh, İntihar Eden Adam" adlı makalesini okurken ulaşmıştır. Parça, şairin adını taşıyan ve genel olarak Arjantin rock tarihinin en iyi albümü olarak kabul edilen 1973 tarihli Artaud albümünün merkezinde yer almaktadır.[34]
Tablo, The Amazing Race'in 30. sezonunda da yer alıyor. Burada, takımlar, aslında ayrıntılı bir kaydırma bulmacası olan ve şövaleyi açmak ve içindeki ipuçlarını almak için resmin öğelerini belirli bir sırayla kaydırmalarını gerektiren bu resmi bulacaklardı.
Arles'daki Langlois Köprüsünde Çamaşırcı Kadınlar, Japon yönetmen Akira Kurosawa'nın ''Düşler'' filminde isimsiz hayalperestin ziyaret ettiği çok sayıda van Gogh tablosundan biridir. Martin Scorsese, bir buğday tarlasını resmetmek için köprüyü geçen Vincent van Gogh'u canlandırmıştır.
|ad2=
eksik |soyadı2=
(yardım)
|ad2=
eksik |soyadı2=
(yardım)