Amik Gölü dünyasında, Amik Gölü hakkındaki anlayışımızı ve bakış açımızı zenginleştirmeye katkıda bulunan çok çeşitli deneyimler, görüşler ve bilgiler vardır. Farklı bakış açıları ve disiplinlerden bakıldığında, Amik Gölü ilgi ve araştırma konusu olmuştur; bizi onun anlamını ve yaşamlarımız üzerindeki etkisini daha derinlemesine araştırmaya davet eden tartışmalar, ilerlemeler ve düşünceler üretmektedir. Tarih boyunca Amik Gölü, inançlarımızı, kararlarımızı ve eylemlerimizi etkileyerek etrafımızdaki dünyayla ilişki kurma şeklimizde temel bir rol oynadı. Bu makalede, Amik Gölü'in çeşitli yönlerini keşfedeceğiz, çeşitli boyutlarını inceleyeceğiz ve bugün önemini daha iyi anlamamızı sağlayacak temel soruları ele alacağız.
Amik Gölü (Arapça: بحيرة العمق); Hatay ilinde, Asi (Orontes) Nehri havzasında büyük bir tatlı su gölüdür ve Antioch (Antakya) antik kentinin (modern Antakya) kuzeydoğusunda bulunur. Göl, 1940'lardan 1970'lere kadarki dönemde kurutulmuştur.
Amik Gölü, Ölü Deniz Dönüşümü'nün en kuzeyindeki Amik Ovası'nın merkezinde bulunuyordu ve sel dönemlerinde genişleyen 300-350 kilometrekarelik bir alanı kaplardı, ayrıca geniş bataklıklarla çevriliydi.[1] Tortul analizinde, Amik Gölü'nün son haliyle, son 3000 yılda gerçekleşen aralıklı sel baskınları ve Asi Nehri'nin ağzına alüvyon birikmesiyle oluştuğu ileri sürüldü.[2] Göl, çevredeki bölge ve Antakya kenti için önemli bir balık ve kabuklu deniz ürünleri kaynağı oldu.[3] 14. yüzyıl Arap coğrafyacısı Ebu el-Fida; gölü tatlı suya sahip ve 32 km uzunluğunda ve 7 km genişliğinde olarak tanımlarken,[4] 18. yüzyılda yaşamış bir gezgin olan Richard Pococke ise gölün, suyunun rengi nedeniyle "Bahr-Agoule (Beyaz Göl)" olarak adlandırıldığını kaydetti.[5] 20. yüzyılda Amik Gölü, 70 köyde yaklaşık 50.000 nüfusu; hayvancılık, kamış hasadı, balıkçılık (özellikle önemli bir yılan balığı avcılığı ile) gibi çeşitli alanlarda desteklemiştir. Ek olarak, yaz aylarında göl suları çekilirken oluşan meralarda tarım, mahsul ve yem yetiştirilmiştir.[6] Ayrıca, gölde toplanan sazlardan yerel olarak Huğ olarak bilinen konutlar inşa edilmiştir.
Amik Gölü, su kuşları ve diğer kuşların, özellikle beyaz leyleklerin ve pelikanların göç yollarında son derece değerli bir habitattı ve Anhinga rufa'ın izole bir üreme alanı olarak kaydedildi. Ayrıca endemik kuş popülasyonlarını da desteklemekteydi; Francolinus francolinus billypayni ve benzer şekilde Panurus biarmicus kosswigi'nin olası farklı alt türleri. Işınsal yüzgeçli bir balık türü olan Hemigrammocapoeta caudomaculata'nın sadece Amik Gölü'nde bulunduğu bilinirken, sazangillerden Carasobarbus canis ise Türkiye'nin başka hiçbir yerinde bulunmamaktaydı. Gölün boşaltılmasıyla, endemik kuş ve balık türleri yok oldu. Bölgenin biyolojik çeşitliliği, birkaç benzer habitattan biri olan Kuzey İsrail'de bulunan Hula Gölü'nün de 1950'lerde boşaltılmasıyla daha da zarar gördü.
1940 yılında, pamuk yetiştirmek için ekilebilir toprağı artırmak ve sıtmayı ortadan kaldırmak amacıyla göl çevresindeki alanların ıslah edilmesi ve göl suyunun boşaltılması işlemine başlandı. Gölün geleğenlerini doğrudan Asi Nehri'ne yönlendiren büyük bir akaçlama (drenaj) projesi 1966'dan itibaren Devlet Su İşleri tarafından üstlenildi ve daha sonraki çalışmalar 1970'lerin başında tamamlandı. Bu zamana kadar göl tamamen boşaltıldı ve yatağı tarım arazileri olarak değerlendirildi. 2007 yılında göl yatağının merkezine Hatay Havaalanı inşa edilmiştir. Amik Gölü'nün boşaltılmasının ciddi çevresel hasara yol açtığına dair raporlar giderek artmaktadır. Gölün kurutulmasının ardından değerlendirilen ve sulanan arazi, artan toprak tuzluluğundan etkilenmiş ve verimlilik düşmüştür. Akaçlama çalışmalarına rağmen, birçok bölge hala belirli aralıklarda sular altında kalmaktadır. Bu durum, akaçlama kanallarının sürekli bakımını gerektirir ve kazanılan tarım alanlarının verimliliğini daha da azaltırken, su seviyesi bazı noktalarda ortalama 20 metreden 400 metreye önemli ölçüde düşmüştür.[7] Yeraltı su seviyelerindeki düşüş, çökme vakalarının artmasına ve binalarda ciddi hasara neden olmaktadır.[8]