Günümüzde Ahmed Sirhindî, günümüz toplumunda büyük önem ve ilgi duyulan bir konu haline geldi. Ahmed Sirhindî ortaya çıkışından bu yana farklı alan ve sektörlerde tartışmalara, ihtilaflara ve yansımalara yol açtı. Etkisi sadece sosyal boyutla sınırlı kalmamış, siyasi, ekonomik ve kültürel düzeyde de yansımalar yaratmıştır. Bu makalede, Ahmed Sirhindî'in çeşitli yönlerini ve boyutlarını inceleyeceğiz, zaman içindeki gelişimini ve mevcut gerçekliğimiz üzerindeki etkisini analiz edeceğiz. Farklı yönlerini inceleyerek önemini ve modern toplumda oynadığı rolü kapsamlı bir şekilde anlamaya çalışacağız.
Ahmed Sirhindî İmâm-ı Rabbânî | |
---|---|
![]() | |
Tam adı | Ebü'l-Berekât Ahmed b. Abdilehad b. Zeynilâbidîn el-Fârûkī es-Sirhindî |
Doğumu | 26 Mayıs 1564 Serhend, Babür İmparatorluğu |
Ölümü | 20 Kasım 1624 Serhend |
Bölgesi | Pençap, Hindistan |
İmâm-ı Rabbânî veya diğer adıyla Ahmed Sirhindî, (Arapça: أَحْمَدْ اَلسِّرْهِنْدِي; 26 Mayıs 1564,[1] Serhend - 20 Kasım 1624,[1] Serhend), Hindistan'da yaşamış İslâm âlimi ve tasavvuf önderi.
İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sani Ahmed Sirhindî
1564 yılında o zamanlar Babür İmparatorluğu egemenliği altındaki Hindistan'ın Serhend (Sirhind, Chandigarh) şehrinde doğdu.[2] Ömer bin Hattab'ın soyundan geldiği için 'el-Fârûk' lakabını almıştır. 1624 yılında, 60 yaşındayken öldü. Genel olarak Nakşibendî tarikatı mensubu olmasının yanında Kadiriyye, Çeştiyye gibi diğer tarikatlar arasında da saygın bir yeri vardır. Nakşbendiyye tarikatının Müceddidiyye kolundandır.
Babası ve Bâkî Billâh gibi âlimlerden dersler alarak İslâmî konularda birikime sahip oldu.[3] Temel düşüncesi tasavvuf merkezlidir. Fakat mektuplarında şeriatsız bir tasavvuf anlayışının olamayacağını dile getirerek önce şeriat kurallarının yerine getirilmesini tavsiye ederdi. Yirmi yaşlarındayken Bâkî Billâh'ın müridi oldu. Kendisine Bâkî Billâh tarafından icazet ve halifelik verildi.
Ekber Şah'ın İslâm'a getirdiği yeni yoruma ve yeni bir din oluşturma çabasına karşı mücadele vermiş ve Ekber Şah'ı eleştirmiştir.[4] Dîn-i İlâhî adlı bu yeni oluşumun çok yaygınlaşmaması İmam-ı Rabbânî'nin başarısı kabul edilir.[kaynak belirtilmeli]
Ekber Şah'tan sonra yerine geçen oğlu Cihangir Şah, ordu içinde mürit sayısı arttığı için vezirleri tarafından bir tehdit oluşturduğunun söylenmesi üzerine Rabbânî'yi hapse attırmıştır. Cihangir, Rabbânî'yi bir sene sonra hapisten çıkararak sohbetine aldı.
Rabbânî, onlarca mürşit yetiştirip Hindistan'ın değişik bölgelerine göndererek halkı irşat ettirdi. Ehl-i Sünnet inancıyla yaşayıp yeni kavramlarla tasavvuf ıstılahını genişletti. Mektuplarında yaşadığı tecrübeleri anlatmasıyla sonraki sûfîlerin bir ıstılahî kaynağa sahip olmasını sağladı.
Rabbânî, bazı kesimlerce ikinci bin yılın müceddidi ve müçtehit kabul edilir. İslâm hükümleri ile tasavvufu birleştirmesinden dolayı 'Sıla' ismi de verilmiştir.
Rabbânî, insanı Dünya'da ve Âhiret'te yükseltecek olan tevâzûnun ne olduğunu ve kurtuluşun ancak Ehl-i Sünnet'e uymakla olduğunu bildirmiştir. Talebelerine ilim tahsilini sıkı sıkı emretmiş, taassuba ve yobazlığa karşı mücadeleye çok önem vermiş, dîni cahillerden öğrenmeyi men etmiştir. Devamlı kitap okumalarını, ilim öğrenmelerini istemiş, önce itikadı düzeltmenin, sonra fıkıh bilgilerini öğrenmenin gerekliliğini anlatmıştır.
Eserlerinde iman ve Kur'an ahlâkı anlatılmakta, Allah'ın varlığını, birliğini, sıfatlarını, ihlası, ruhu, şeytanla ve nefsle olan cihadı ve Allah'a samimi olarak nasıl yakınlaşılabilineceği, peygamberlere ve dört halifeye uymaya çalışmanın gerekliliğini anlatmaktadır. Müminlerin kendi içinde bölünmüş olduğunu, ancak sadece Ehl-i Sünnet'e uyanların kurtulacağını söylemiştir. Birlik olunması ve Müslümanlığın yayılması gerekliliği üzerinde çokça durmuştur.
Nakşibendiyye tarikatı mensupları arasında[1] ikinci bin yılın yenileyicisi (müceddid-i elf-i sâni) kabul edilmiştir. 60 yaşında doğduğu şehirde ölen Ahmed Sirhindî'nin türbesine, bölgesinde Ravzayı Şerif denir.