Bu makalede, Abdülcanbaz konusunu derinlemesine inceleyeceğiz, kökenlerini, gelişimini, günümüzdeki geçerliliğini ve gelecekteki olası gelişmeleri analiz edeceğiz. Abdülcanbaz, akademisyenlerin, araştırmacıların, profesyonellerin ve kamuoyunun ilgisini çeken, farklı alanlarda geniş çapta tartışılan ve incelenen bir konudur. Tarih boyunca Abdülcanbaz çeşitli bağlamlarda çok önemli bir rol oynamış; toplumu, kültürü ve günlük yaşamı önemli ölçüde etkilemiştir. Kapsamlı bir analiz yoluyla, Abdülcanbaz'i anlamak için kullanılan farklı bakış açıları ve yaklaşımların yanı sıra, şu anda ortaya çıkardığı sonuçlar ve zorlukları da ele alacağız. Bu makale aracılığıyla, Abdülcanbaz'e ve bunun toplum üzerindeki etkisine ilişkin kapsamlı bir vizyon sunmayı ve bu çok alakalı konu üzerinde yapıcı ve zenginleştirici bir tartışmayı teşvik etmeyi amaçlıyoruz.
Abdülcanbaz | |
---|---|
Yayım bilgileri | |
Yayımcı | Milliyet gazetesi |
İlk görünüm | 1957 |
Yaratan | Turhan Selçuk |
Abdülcanbaz, 1957 yılında Turhan Selçuk tarafından Milliyet gazetesi için çizilmeye başlanan çizgi roman ve çizgi romanın baş kahramanıdır.
O yıllarda Milliyet gazetesinde yarım sayfalık yabancı bir çizgi roman vardır. Abdi İpekçi, Turhan Selçuk'tan ısrarla bu çizgi romanın yerlisini ister. Turhan Selçuk, mizah yazarı Aziz Nesin'den yardım ister.
Aziz Nesin, hilekâr ve düzenbaz bir turist rehberi tipi yaratır. Bu üçkâğıtçı adama "Abdülcanbaz" adını takar. Birinci öykünün yayını bitince Aziz Nesin diziye devam etmek istemez.
Turhan Selçuk, bunun üzerine Rıfat Ilgaz'dan yardım ister. Bir süre sonra Rıfat Ilgaz'dan gelen senaryolar da aksamaya başlayınca Turhan Selçuk, diziyi kendisi yazmaya başlar. Bu, düzenbaz Abdülcanbaz tipinin değişmesine, yeniden yaratılmasına neden olur. Abdülcanbaz, düzenin düzensizliğine ve bu ortamdan doğan ahlaksız, namussuz, utanmaz, arlanmaz tiplere karşı savaşan bir semboldür artık.
Abdülcanbaz, yaratıldığı tarihsel dönemden de çıkarılır. Artık hikâye, Osmanlı döneminde, Türk Kurtuluş Savaşı'nda, uzayda, Eski Mısır'da geçebilir.
İçerikte bunlar olurken, Turhan Selçuk'un çizgi üslubunda da belirgin bir farklılaşma başlar. Çizgiler sadeleşir, grafik düzeyi artar.
Abdülcanbaz, uzun yıllar Milliyet, Cumhuriyet, Akşam ve Yeni İstanbul gazetelerinde yer aldı. Yetmişli yıllarda Mehmet Benli, seksenli yıllarda da Milliyet Yayıncılık tarafından albüm olarak yayınlandı. Turhan Selçuk, 1987'de Abdülcanbaz'ı emekli etti. Ancak 1994 yılında, ısrarlar sonucu tekrar çizmeye başladı. 2003'e kadar devam etti.[2] Turhan Selçuk Abdülcanbaz'ın haklarını 2006 yılında (Osman Uslu'ya - BİZ A.Ş.ye ait) BİZ Karikatür ve çizgi roman Koleksiyonu'na sattı.[3][4]
“ | Başından düşürmediği fesi, ucu yukarı kalkık bıyıkları, setre pantolonu ile tam bir İstanbul beyefendisi olan Abdülcanbaz, meşhur Osmanlı tokadıyla vurduğunu devirirken, sadece mecbur kaldığında kullandığı tabancasıyla da attığını vurur. Yani tam anlamıyla ideal bir kahraman olan Abdülcanbaz ezilenin, haklının ve halkının yanında, sıkı bir millicidir. Abdülcanbaz, Selçuk’un inandığı değerlerin de bir simgesi gibidir. Hayattaki iyiler ve kötüler arasındaki savaşta iyilerden biridir Abdülcanbaz.[5] | ” |
— Olcay Bağır köşe yazısında,Abdülcanbaz'ı tariflerken |
O her çağda halkın özlemini duyduğu, hayallerinde yaşattığı efsanevi bir tiptir. Bazen masal dünyalarında, bazen günümüzde sürdürür yaşantısını, bazen de uzayı adımlar...
Halkını seven her dürüst ve namuslu kişide az çok Abdülcanbaz'lık vardır. Dürüsttür, cesurdur, akıllı ve zekidir. Yakışıklıdır, çelikten kaslara sahiptir. Bu üstün niteliklerini daima iyinin, haklının, ezilenin yanında; sömürücülere, zalimlere, namussuzlara karşı kullanır. "Osmanlı tokadı" ile ün salmıştır.
Doğu'nun yetiştirdiği en büyük ilim adamıdır. İlmi Simya, İlmi Kimya ve keşif dünyasındaki yeri, İbn-i Sina, İbn-i Batuta gibi doğulu ilim adamlarından çok daha önemlidir. Biraz sinirli ve mütecaviz olmasına rağmen iyi kalpli, dürüst, kişilik sahibi bir adamdır. Minaretül Füze-tül Kamer, Sefine-i Hava, El Kabili Sevk-ül Karakuş, Vel Kebir-ül Köstebek gibi önemli buluşların sahibidir.
Tarsus'ta doğmuştur. Saf ve temiz yürekli bir Anadolu çocuğudur. Heybetli bir yapısı, ilahi bir gücü vardır. Cesareti ile ün salmıştır.
Abdülcanbaz'ın arkadaşlarındandır. Hoşsohbet, muzip, kolayca gönlünü kaptıran, başından büyük işlere girişen, sevimli bir adamdır.
Pehlivani gözbağcılıkta üstüne yoktur. Hatta bu marifetleri sanat hâline getiren tek adamdır denilebilir. Abdülcanbaz ile İsfahan'da tanışmış, bir daha ayrılmamışlar, arkadaşlıklarını, toz kondurmadan sürdürmüşlerdir.
Osmanlı sarayına mensup bir mirasyedi... Şeytani bir zekâya ve süngülü bir bastona sahiptir. İşrete, kadına düşkün, düzenbaz bir adamdır. Hazırlopçudur.
Gözlüklü Sami'nin dostu ve dalkavuğudur. Çıkar uğruna yapmayacağı şey yoktur.